bu benim arkadaş.
istediğim bölüme gitmekle beraber yazdığım şehirler arasında sıralamama göre gelmesi çok düşük ihtimal olan şehrimi kazandığımı görmemle gözyaşlarına boğulmam bir olmuştur.
niye? beklemiyordum çünkü hiç beklemiyordum hem de. hem daha iyi bir üniversite olsun hem de az biraz öğrenci hayatını ben de tadayım ayaklarımın üzerinde durayım istiyordum her genç gibi.
halbuki ailem çok sıkan bir aile değildir. uygun koşullarda isteklerime olumlu yaklaşırlar ama ne olursa olsun yine de bir öğrenci hayatı yaşayamıyorsunuz. okuldaki çevrenizi ilk yıl sadece bölüm arkadaşlarınız bölümden yakın arkadaşlarınızın yakın arkadaşları, oda arkadaşlar yurttan samimi olduğu kişiler vs oluşturuyor.
hele benim gibi eviyle okulu arasında 40 dk mesafe bulunan gençler için gerçekten cok can sıkıcı bir hal alabiliyor bu durum.
aynı zamanda hayata karşı ciddi anlamda bazı şeylerin hesaplarını yapabilme bazı sıkıntılarla başa çıkabilme gibi ciddi şeylerden bi anlamda uzak oluyorsunuz.
yediğin önünde yemediğin arkadanda karnın tok sırtın pek yaşıyorsun.
melemen yiyince sevinen arkadaşlara 'nassı yağğni' diye bakıyorsun *.
ekonomik anlamda aileni çok fazla sıkıntıya sokmuyorsun.
öğrenciliğin değişmez aktiviteleri: arkadaşlarla geceleri takılıp, yiyip-içip-sıçmak faaliyetlerini daha az yapıp, daha çok sosyal anlamda kendini geliştirebileceğin aktivitelere katılma şansını zorluyorsun.
bunun dışında sürekli,
yaşadığın şehirden bahsederek: 'X şehrini seviyo musun yeaa' sorularıyla muhattap oluyorsun.
he bir de yaz okuluna kaldınız mı her türlü gitmeniz gerekiyor vicdanen.
gelecek yıllar boyunca gözlemlerimi sizinle paylaşacağım efendim.
saygılar.