bir olunun defteri

entry4 galeri
    2.
  1. Gerçekler tatlıdır...
    Bir mum...
    iki mum...
    Üç mummmm!!!
    Kırk mum, haydi dostlar geldi tır. Pasta hazır mı? Dikkat! Yarış başlıyor, kim daha çok ağlarsa, kazanan olacak. Herkes çok ağlarsa, kazananlar olacak. Sonra kazan kazan çorbalar, etler, kebaplar derken...
    'Ben...
    Ölmeden bir gün önce, belki bir gün okunur diye, belki bir gün anlaşılırım diye, belki bir gün diye... GERÇEKLER TATLIDIR başlığıyla yazdım bir mektup. Kim bulur, kim açıklar, hepsini mi yazar, yarıda mı keser, bilemem. Bugün hayatın anlamı kayboldu bedenimden, yarın çok geç olur yazacaklarıma. iyisi mi bugünden yazılsın, yazmak istediklerim...'
    Evet, bir ölünün ardından, ne yaparsanız yapın, ne kadar ağlarsanız ağlayın, ne kadar çıldırırsanız çıldırın hepsi bahanedir, rahmetliler adına. Önemli olan yaşarken yaptıklarımız, yaşarken öldürmediklerimiz.
    Bir çocuk dünyaya gelir. Derler ki; Bak annen... Bak baban... Bak kardeşin... Bak amcan... Bak dayın... Bak teyzen... Bak halan... Bak teyzenin kızı, oğlu, vs. Çocuk kabul eder, seçilmiş insanları.
    Hiçbir canlı dünyaya gelirken akrabalarını 'seçme' şansına sahip olmadığı gibi, ülkesini de seçemez. Doğmuştur, belki bir Arap'ın çocuğu, belki bir Kürt'ün, Türk'ün, Alman'ın, Amerikalı'nın... Belki bir çingenenin çocuğu olarak.
    Doğduğu gün başlar hayat, seçme sansı olmadan!!!
    Büyürken çocuk, yaşamını bir noktaya kadar mevcut seçenekleriyle sürdürür. Mutlu-mutsuz, aç-tok, asil-çingene, acı-tatlı,.., tek bir doğru vardır çocuğun yüreğinde, yanlışlar doludur çevresinde. Doğru ve yanlışlar kah çarpışır, kah kesişir, değişmeyen bir tek şey o doğrudur.
    Doğruyu yazmaktan korkmam, yanlışları yapmaktan sakınırım. Niçin? Çünkü, insan hayatı bir tek doğmak değildir ki... Doğmak her canlının hakkı, ölüm kaçınılmaz yani o da yaşamın bir parçasıdır. Güzel olan şey, doğum ve ölüm sürecini insanca yaşama şansına, seçme şansına sahibizdir. Ve işte benim hayatım dediğimiz, kendimizin seçtiğidir. Yani şu benim akrabam olsun-olmasın, gibi değildir yaşayacaklarımızın kaderi.
    Hayat acılar olsa da, devam eder, sevinçler dolsa da devam eder. Öyle hayatlar var ki evlat acısından beter... Mühim olan hayatı olduğu gibi kabul edip, yaşamak istediğiniz biçimde, yaşayacaklarınızı ertelemeden insanca yaşamak.
    Hayatın içinde akıp giden yaşamlar arasından, bir işittiğim, o ki... Kırk yıl olmuş, öz kardeşiyle görüşmeyeli. Duymuş ki, hasta, ölüyor, gitsem mi gitmesem mi tasasında... Sordu bana, güldüm, ne gideceksin dedim. Bir yıl, iki yıl, kırk yıl, beyninde bitirdiğin sevgi ister anan, baban olsun, isterse evlat olsun... Dirisinde paylaşacakların bitmiş, hastalığı-ölümü hikaye. Her gün binlerce insan doğuyor, bir o kadar ölüyor. Ne farkı var, kırk yıl görüşmediğin insan artık bir yabancı değil mi? Doğrusun, dedi.
    Bilemem, onun anlatıklarına göre kendi doğrumu söyledim, tercih onun, dilerse gitsin yılların tozunu temizlesin bir cenazeyle, dilerse haklılığının onuruyla gömsün cenazesini de beyninde. Sevgilerimizi dilediğimiz gibi yaşarız, tıpkı hayat gibi. Ben halalarımı seviyorum, başkaları da halasını sevecek diye bir koşul yoktur.
    Sevgiler, yaşam anlaşıldıkça, dostlar tırlar kalkınca...
    Doğru- Yanlış!!!
    Bugün hava sıcak, doğru, 25 derece.
    Bugün hava soğuk, yanlış, 25 derece.
    25 dereceye göre, doğruyu-yanlışı belirlemek, bir genelleme yapmak çok kolaydır. Ama 25 derecede üşüyen, donan, kanı çekilen bir sevgide kişileri yargılamak, o kadar da kolay değildir. Abisi-ablası ölüyor diye, cenazesine gitmeyen bir kardeşi anlamaksa hiç kolay değildir. insanlar desinler ki yaklaşımını, ne olursa olsunu ve kısaca hep birbirlerini tüketen olmayı benimsedikleri için olsa gerek. Doğruyu ve yanlışı, 25 dereceye göre saptamak işlerine gelir.
    Kurcalamayın, bozulur...
    Haydi ağlayan ağlasın, gülen gülsün, bir ölünün defteri 'SIR', bir ölünün defteri daha fazla kurcalanmaz. Tıpkı yaşarken insanların özellerine duyulması gerekli olan 'SAYGI' gibi. Bir ölüyle ilgili, ne yazsam, ne söylesem haksızlık olur. Haksız mıyım, yattığı yerden kalkıp da 'Evet doğru söylüyor' diyebilir mi?
    Yitirdiğimiz 'gerçeklerin tatlısı oğlum Özgün'ü', ben ve biricik Duransel'im ve onu sevenler, her zaman bıraktığı güzel hatıralarıyla anıyoruz. Gerçekler tatlıdır, ölüm bile olsa.
    Öyle bir gün gördüm ki,
    Çoğaldım içersinde...
    Kim ister kimi,
    Bilerek, isteyerek, ya da düşünerek üzmeyi?...

    zülfikar dogan
    2 ...