bir kere başlayıp benimsediğinizde asla bir daha bırakamayacağınız bir parçanızdır. ufkunuzu açtıkça açar. zaman geçtikçe öyle bir hal alır ki, bir süre çalmadığınızda eliniz, ayağınız şişmeye başlar. kendi kendilerine ritm tutmaya başlar. en kötü ihtimalle metronom.
başına oturduğunuzda sizi, fizikî dünyadan olarak alıkoyan bir enstrümandır bu. evet yorulursunuz, terlersiniz ama başından kalkmadan farkına varamazsınız. ona ne kadar sevgi, özveri gösterirseniz, o da sizi o kadar tatmin eder, kendi dünyasının kapılarını açar. üretkenliğinizi konuşturabileceğiniz, olasılık sınırlarını zorlayan bir kombinasyon dünyasıdır bu dünya. hatta öyle bir şeydir ki, kendinizi geliştirdikçe, bir şeyler öğrenmeye başladıkça, daha fazla şey öğrenmeniz gerektiğini öğreten, bir enstrümandır. yol aldıkça öğrenme isteğiniz de artar. tatlı bir kısır döngüdür bu.
bagetler artık sizin diliniz, ses telleriniz olmuştur. ne konuşmak istiyorsanız, onlar sizin yerine konuşur. üzgün olduğunuzda, trampetin tınısı sizin adınıza ağlayacaktır o hırçın sesiyle. heyecanlı olduğunuzda, tuşeniz sizi eleverecektir,o hi-hatinden tatlı çıtırtılarını yayacaktır mutlaka . sinirli olduğunuzda ise, tomlar ve bass-davul ona vurduğunuz için adeta sevineceklerdir. siz sarhoşken, o içmeden sarhoş olmuştur çoktan, size eşlik eder. evet, sizi bu kadar iyi anlayabilen, bu kadar duygusal bir enstrümandır kendisi.
her canlının olduğu kadar, o da nankördür biraz. arayıp sormazsanız, ziyaret etmezseniz size küser, ağırlığını koyar, bileklerin için şimdilik bu kadar hız yeter der. ona istediği zamanı ayırana kadar kapısını yarım açık bırakır. yani, arayı soğutmamak lazım.
kısacası başta dediğim gibi hayatınızın bir parçasıdır.