aklı başında marksistlerin şu günlerde düşündüğü, 'sosyalist devrimin silahlı mı silahsız mı olacağı' değil daha ziyade hiç olmayacağı yönündedir.
dünya, kaba kuvvet defterini en azından gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bazında kapatmıştır. bu bağlamda, 'otoriter devlet' kavramı da önem ve değerini günden güne yitirmekte, insan odaklı ve bireysellikten toplumsallığa doğru gelişim ve bilinçlenme süreci ise gün be gün önem kazanmaktadır. bu durumu değiştirmeye yönelik, silahı alıp bir gecede devrim yapma ve o devrimleri kısa bir sürede rayına oturtma çabası göstermeye kalkabilecek küçük gurupların, ellerindeki kalaşnikofları alıp münasip bir yerlerine sokabilecek bir sistem de oturtulmuştur.
hal böyle iken, çağın gereklerine ayak uydurmak, denenmiş-tutmamış, insan unsurunun ve öznel değerlerinin atlanması nedeniyle de tutması pek mümkün görülmeyen bir takım köhneleşmiş düşünce kalıplardan kurtulup mevcut duruma göre konumlanmak ve bu durum içerisinde neler yapılabileceğine bakmak en doğru yol olarak görünmektedir.
günümüz anarşist komünist ve marksist liberallerinin ortak kanısına göre komünizm; sosyalist bir geçiş rejimi ve otoriter bir sosyalist devlet olmaksızın, dünya üzerinde yaşayan insanların ortak ve yüksek bir bilinçlenme düzeyine erişmesinin ve bilgi toplumları haline gelmesinin ardından, kansız, darbesiz ve doğal bir geçiş sürecinde kendiliğinden hakim olacaktır.