sevgili sözlük.
elazığ'ın benden alıp götürdüklerinin en sonuncusu kendimden çok sevdiğim sevgilim oldu. daha 3 senem var belki bunun için elazığ'ı suçlarım ya da suçlamam bunu bilemem ama yaptığım hatayı unutmayacağımdan eminim.
özet geçmeye çalışacağım.
izmir de okurken melike adında bi kızla tanıştım. halk oyunları ekibimizin son gösterisinden sonra kuliste birbirimizi farkettik. sonra da yakınlaşmalar oldu daha doğrusu ben yavşadım. sonunda da kabul ettirdim kendimi. bir süre sonra izmir hayatımın içine eden eski sevdiğim izmir e geldi ve bir gece beraber olduk. o kız da o gece benim için tamamen bitti. melike ile 2-3 ay olmuştu. bu olay eskisini kafamdan tamamen silmişti. sonra da babam lösemiye yakalandı. o zamanlarımda da melike yanımdaydı ve onun sayesinde bir şekilde ayakta kalabildim. çok çektirdim kıza ama çok da seviyordum ve yanımda sadece o olduğu için ve beni sevdiği için dikenime de katlanmak zorunda bıraktım onu.
sonra ertesi sene yine ekipten bir kız arkadaşımın bana aşık olduğunu gördüm ve büyük bir hata: itiraf etmesini sağladım. sonra da beraber bu durumu halletmesine uğraşalım dedim. uğraştı nitekim olmadı ve şu anda hala seviyor. bir süre tedavi görmesine rağmen bi şey değişmedi.
ben tabi aramızda saklı kalmaması için iki olayı da anlattım sevilime. çünkü artık kaldırabileceğini düşünüyordum ki o da çok ısrar etti anlatmam için.
bir süre idare edebildi hatta unuttuğunu aştığını söyledi. elazığ da ilk senem de bu şekilde geçti.
bir de izmir'i bırakıp elazığ'a geldiğimde yine moral veren ve bir şeyleri kafama takmadan derslerime yoğunlaşmamı sağlayan melike oldu.
son dönemlerde de çok kavga eder olmuştuk. her ne kadar kabullenmiyor olsa da kavgaların çıkmasının nedeni genelde o oluyordu hatta direkt kavgayı çıkaran.
sonunda da ara verelim dedi ama kamyon çarpmışa döndüm. onu kaybetme korkusunu hiç bu kadar yakından yaşamamıştım. tabi ben onu yalnız bırakmadım her gün aradım ve benden tek istediği biraz zaman vermemdi. ama korku ya işte bu sürenin benim lehime geçmesini istiyordum. o yüzden de kendimi hatırlatıp moral vermeye aramızı iyi tutmaya çalışıyordum.
neredeyse 10 gün aramadım. bu 10 günü de bana döneceği ümidiyle mutlu olarak geçirdim.
bugün aradığımda ise geçmişi unutamadığını söyledi. benimle tekrar olmayacağını, ne kadar sevse de bi şeylerin değişmediğini söyledi ve bugün onu artık beklememem gerektiğini anladım.
şimdi içimde bunun acısı, bazen nefes almakta bazen de yutkunmakta zorlanıyorum. çünkü o aldığım nefes, baktığım insan, attığım adım, kan dolaşımımı sağlayan kalbim, içtiği sigara ve çıkan dumanı, geleceğimde sabit olan tek hayalimdi. ben de onun için çok şeydim. bir çok konuda ilkiydim, bazen her şeyi, bazen de söylemesine eskiden kızdığım ama içten içe mutlu olduğum aşkıydım.
şimdi birbirini çok seven iki insan, sevgilisinin geçmişteki bu iki hatasını unutamayan ya da aşamayan bir kız, depremi yaşayıp her şeyini kaybetmiş bir erkek ve erkeğin hayatının en güzel günlerini içeren 3 yıl var.
böyle bir 3 yılı yaşatabilcek başka bir insan gelmiyor aklıma olmasına da ihtimal vermiyorum. istemiyorum da. biliyorum unutmayı denediğimde unuturum silmek de zaman gerektirir ama olur.
ama sözlük unutmak istemiyorum. onsuz olmanın hayalini bile kuramıyorum tıkanıyorum bi yerde.
içim yanıyor be sözlük. akan her göz yaşıyla çoğalıyor ama bir o kadar da uzaklaşıyor sevdiğim, engelleyemiyorum. ne gitmesini ne ağlamayı. ikisini de istemiyorum çünkü bugüne kadar çok sallandım ama ilk defa birine sırtımı yasladım. ilk defa kendi başıma ayakta durmaya çalışmadım. bir çok konuda güçlü olan ben bu konuda müthiş zaafa sahipmişim onu anladım. o çekilince de yıkıldığımı hissettim. kendimi yeniden inşa etsem eksik olurum, çürük olurum. olmasa daha iyi bi şey olurum.
bu kadar sözlük. kelimeler bazen her şeye yetemeyebiliyor. işte o anlardan birisi.
acı sözlük, sadece acı. dibine kadar, tıklım tıklım, boğazına kadar acı.
ve hayatta ilk defa pişmanlık ve zayıflık.
çok seviyorum sözlük.