laiklik

entry1360 galeri video4 ses1
    444.
  1. dünyada belki de en fazla türkiye'de tartışılan bir kavram bu laiklik. laiklik üzerine uzun uzadıya araştırmalar, analizler yapılıyor. bir yandan da bu insanların gerçekten neyi ispatlamaya çalıştığını anlamak isteyen bir kitle var. ben de şahsen o kitlenin içindeyim. gerçekten laiklik bu kadar lafı kaldıracak kadar değerli midir sokaktaki bir birey için? pratikte olanın laf kalabalığının içinde bükülerek farklı bir şekilde lanse edilmesi mümkün müdür? bence değildir. hayalleri geçip insan odaklı gerçekçi analizler üzerinden yürümek lazım.

    devletin ve resmi ideolojinin istediği ölçülerde birey ve toplum ancak laiklikle olur. aksi, tehlikeli bir toplumdur, kemalizmin karşısındadır, tehdittir, adam edilmelidir. adam olmazsa dövülmelidir. bu kemalist kafaya göre gerçek olan, doğru olan bir tanedir, herkes bu doğrunun ve gerçeğin etrafında toplanacaktır. yeni bir ulus, yeni bir birey modeli, yeni bir toplum icat etmeye çalıştılar. adamların kafasındaki buydu. bu inşa sürecini de toplumun tarihsel kodlarını dışarıda tutarak tamamlamaya çalıştılar. 2002'ye gelindiğinde duvara tosladı bu statükocu laik zihniyet. 2 bin sonrasında bu kafaya yer yoktu.

    köhnemiş, çürümüş, yukarıdan aşağıya giydirme devrimle olmuyormuş bu işler. bunu anladılar ama ders çıkaramıyorlar, yol haritası çizemiyorlar. çünkü adamlar zamanında toplumu bozdular, inançları ve kimlikleri tek bir potada toplama çabaları sonuç vermedi. laiklik diye diye askeri darbeler yaptılar, yaptırdılar. 2002'den sonra onu da yapamaz oldular, çaresizler şimdi.

    en son, ayşe böhürler'e canlı yayında bir televizyon kanalında "atatürk'e şirk koşma", "atatürk senin dilini yakar" diyen bir komutan %0 nokta bilmem kaç oy aldı. bu zihniyetin ideolojisinin de artık toplumda bir yeri ve önemi kalmamıştır.

    devletçi siyaset, devletçi ekonomi, devletçi silahlı kuvvetler mantığı iflas etmiştir. toplumu ezerek, faşizmin tillahını toplum üzerinde uygulayarak yönetme, ve buna da demokrasi deme lüksü diye bir şey kal-ma-mış-tır.

    yeni bir anlayış, yeni bir siyaset gerekiyordu. bu gereklilik eskinin toplum üzerindeki uygulamalarından hasıl oldu. ihtiyaca cevap verenler kazandı, eskide ısrar eden çürümüş, kokuşmuş devletçi zihniyet kaybetti. birey eski ile yeni arasında bir seçime gitti ve tercihini yeniden yana kullandı. eskide ne vardı? rejim vardı, laiklik vardı, cumhuriyet vardı, içi boş bir demokrasi vaadi vardı. kısacası devletçi mantığın kavram, terim ve argümanları vardı. yenide ne vardı? otoriteyi devletten alıp bireye emanet etme, devleti birey üzerinden inşa etme gayreti vardı. bakın birbirine zıt iki farklı devlet var etme mantığı. biri devleti birey üzerinden inşa ederken diğeri bireyi devlet eliyle adam ederek devlet inşa etme yoluna gitmiştir. bu iki zıt yönetim mantığının kazananı bugün itiberiyle bellidir, fazla söze gerek yok.

    yukarıdan getirilen tutmadı, aşağıda zaman içinde olgunlaşan akım üstten gelenin gırtlağından tuttu. burada kemalizmin öngördüğü, uyguladığı laiklik, gırtlağından tutulmuş olandır.
    0 ...