sonisphere 2011

entry131 galeri video2
    118.
  1. Şu yorumları yapabileceğim festivaldir:
    Mastodon: Pek dinlemem ama müziklerinin iyi olduğu kanaatine vardım. Ki ben tam mastodon'ı izleyecekken, önümde bir adet Doğu Yücell görünce, bi delirdim. O orada headbang yaparken ben de onu izledim. Bir de herkese 'Yaa bakın doğu yücel orada, yaa ne tatlı' falan diye anonslar yaptım:P Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Adamı görmekle kalmadım, izledim, ayrıca headbang de yaptı. Ooh miss.
    in Flames: 3 şarkısını bildiğim bir grup. Üyeleri tanımam etmem. Ama bana iyi üyeler deseler bile bu kadar sempatik insalar olacağı aklıma gelmezdi. Sahneden inip gelseler, ensesine vurup, naber, diyebileceğim adamlardı. Bildiğim 3 şarkıyı da çaldılar. Yine de kendimi çok yormadım headbang falan yaparak. Zira önümüzde 3 adet mükemmel gösteri olacaktı. Dinledim ve sevdim. Coşturmayı iyi biliyorlar.
    Alice Cooper: Bu festivalde beklediklerimden biriydi. Sahne önüne açtıkları resimle, arkada bir şeyler çevirdikleri belliydi zaten. Sonunda sahneye çıktığında, delirdim. Dedecim benim öyle sempatik, öyle tatlı ki. Bruşturup, astığı suratı bile engel olamadı sempatikliğine. Örümcek kollu ceket, kanlı doktor önlüğü, deri ceketi, şapkalarıyla süperdi. Koltuk değneği bile çıkardı sahneye * Ama yaptığı en büyük jest, Türk Bayrağı çıkarması oldu. Zaten bayrağı görünce millet delirdi. Vee, birilerine neyin nasıl olmasını gösterir gibi, School's Out söylerken bir anda bir ses duyduk: 'We dont need no education.' Ve delirdiğim, delirdiğimiz an oldu. Another brick in the wall'ı bir de dedemden dinledim. Ve mükemmel bir şekilde bitirdi. Bu arada, dedemin, mükemmek bir gruba sahip olduğunu da söylemeliyim. Baterist ve gitaristler mükemmeller. Alice Cooper'ı izlerken de sık sık sklıma şu geldi: Şu anda Slipknot o sahnenin arkasında.
    Slipknot: Hayatta canlı performansını izlemeyi en istediğim gruptu kendileri. Corey Taylor'ı Stone Sour'la izlemek hoştu fakat bir de asıl yardırmasını, maskeli halini görmeyi çok istiyordum. Konsere geliş amaçlarımdan büyük olanı da Slipknottı zaten. Ki bana bilet kazandırn grup da Slipknot'tı * O siyaj-altın bateri, perküsyon, sample falan kurulduğunda, ben delirme aşamasındaydım. Uzun zamandır görmediğim babamla görüşecekmiş gibi heyecanlıydım. Sonunda Joey Jordison gözüktü. Shawn'ın omzunda. Sahney geldiklerinde, bassçılarının eksik olduğu gözümden kaçmadı. Paul'un anısına koydukları model ise çok hoştu. (sic)le başladılar. Till we die'ı saymazsak, Surfacing'le bitirdiler. Corey Taylor, aşık olduğum adam, anonsları, harika sesi, insanları coşturan hareketleriyle herkesi büyüledi. Joey Jordison, asil bir şekilde bateriyi ağlattı adeta. Bateri, döndüğünde, yükseldiğinde ve yana çevrildiğinde bile istifini bozmadı. Mick Thompson ise tüm iriliğiyle sahnede gitarını konuşturuyordu. Shawn kendini sahneden attı, beklediğim gibi. Yada umduğum gibi demeliydim. Diğer konserlerinde yaptıkları delilikleri burada da yapmalarını çok istiyordum. Sid, bir rampa üzerinde yükselen perküsyona tutunup durdu. Sonunda kendini sahneye bıraktı. Shawn birkaç kez seyirciyle bütünleşti. Mükemmeldiler. Sulfur ve Paul Gray eksikliğine rağmen, o an kesseler beni, canım yanmazdı. Bütün şarkılara deli gibi eşlik ettik, ölümüne hadbang yaptık. O sıkışıklıkta pogo çıkmadı, slipknot'ta pogo yapamamak içimde kalmış olsada, saha içinin en önünden süper izledim ben onları. Hayatımda izlediğim en mükemmel şeydi. Boğazım ve boynum kopmuş olsa da MÜ-KEM-MEL-Di-LER.

    Iron Maiden: O kadar insanın, bütün herkesin toplanmasına neden olan gruptu işte. Herkes, o bir saati geçirmeye çalışıyordu. Biraz gecikmeli de olsa çıktılar ve herkes delirdi. Ben inanamıyordum. Yıllardır orada burada gördüğüm, izlediğim insanlar karşımdaydı işte. Orada coşuyorlardı. Yaşlarına başlarına bakmadan, herkese taş çıkarttılar. Diyecek hiç bir şey bulamıyorum onlarım hakkında. Eddie'yi gördüğümde sanki kardeşimi görmüş gibi sevindim açıkcası. Fear of the Dark'ta ise, hissedeceğim bütün duygular beynimde yayılmış durumdaydı. Belki de binlerce defa dinlediğim o konser çekimleri, artık karşımdaydı. Canlıydı. 'Dear of the dark, you ,fear of teh dark, yes.' repliğini duyabilmek bile bana yetti. Gözlerimin dolmasına engel olamadım açıkcası. Mükemmeldiler. Bruce babam olsa bu kadar severim ya adamı. Nasıl tatlılık o öyle. O şapkasını atınca da içim acıdı. Ben almalıdım onu :/ Her neyse. Mükemmeldiler. Doctor Doctor'ı duyduğumda içimde yayılan sevinç ve heyecan, sdfghjk 'ı duyduğumda yerini hüzüne bıraktı. O kadar hızlı geçmişti ki zaman. Bittiğine inanmak mümkün değildi. Onları Türkiyede ilk ve son olarak gördük belki de, ama tek birkere görmek bile dünyalara bedeldi. O sahnesi büyük, alanı küçük KüçükÇiftlik parkdan çıkarken içimde hüzünle karışık sevinç vardı. Çünkü az önce, Maiden izlemiştim.

    Genel olarak Sonisphere: Alana girdiğimde inanamadım, gerçekten fazlasıyla büyütmüşlerdi. Hele de o sahne. Lamb of Godda gördüğüm ufacık sahneden eser yoktu. Fakat bir inönü olamaz tabii ki. Yiyecek alanları iyiydi fakat yine su bitti. Diğer meşrubatla idare etmek zorunda kaldık. Saha içinin en önünde olduğum için, zaten pek çıkamadım dışarı.. Sahne önündekilerden su falan istedik biz de * Slipknotta adam gibi pogo çıkmadı, o kötü oldu, alan dardı çünkü. Ses ise mükemmeldi. inönü'de de bu ses yoktu işte. Fakat arkalara doğru ilerledikçe bile sıkışıklık vardı, bu da alan darlığının bir sonucuydu. Herşeye rağmen, Maiden bir stadda hem de Tttnet Arena'da çıkmalıydı. Böylesine büyük bir gruba yakışan o olurdu..
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük