Tomris Uyar, Cemal Süreya'nın ölümünden sonra basılan Papirüs'ten Başyazılar'a anlatmış derginin öyküsünü:
"1966 yazında Cemal Süreya, Ülkü Tamer ve benim papirüs dergisini çıkartmadaki inadımıza şaşırıyorum (ama gerçekten şaşırıyor muyum?)
Nesnel bir bakışla, üçümüz de güç günler geçiriyorduk o dönemde, özellikle para açısından. cemal süreya'nın bir akrabasından toplu bir alacağı vardı ama nedense bölük pörçük taksitlerle alabiliyordu. neyse ki bütçelerimiz ortaktı. cemal süreya ile benim kazancı yokuşu'nda kiraladığımız ev de -çalışma mekanı- olarak ortaktı. ancak üçümüzden birinin eline toplu para geçti mi, bir lokantaya gidebiliyor, birbirimize armağanlar alabiliyorduk. acaba o günlerde bizi ayakta tutan, durmaksızın edebiyattan konuşma alışkanlığı mıydı? edebiyat görüşlerimiz, üç aşağı beş yukarı birbirini tutuyordu, tutmadığı zamanlar kıyasıya -ama kırıcı bir biçimde değil tabii- tartışabiliyorduk. parasızlığın yanı sıra kişisel yaşamlarımız da pek parlak sayılmazdı doğrusu.
böyle bir durumda dergi çıkarma düşüncesi nereden doğdu? yeni dergi, piyasada büyük bir boşluğu zaten dolduruyordu. yazılarımızı oraya verebiliyorduk. dertli başımıza dert mi arıyorduk yani?"