yüreğinin götürdüğü yere git

entry38 galeri
    30.
  1. insanı ancak iki durak öteye kadar götürebilecek "darlıktaki" yüreklere sahip olmalarına rağmen, epey hırpalamışlardı bu "yüreğinin götürdüğü yere git" klişesini. Bir zamanlar Leo Buscaglia kitaplarıyla sevgiyi, duyarlılığı öğrenmeye çalışanlar yeniden sahnedeydi ve herkes birbirinin koluna hafifçe dokunarak bu cümleyi son derece kötü tiyatrocu tarzında mırıldanıp duruyordu:

    "Yüreğinin götürdüğü yere git!"

    Sen daha yola çıkmadan görünmez urganlarla düğümlendiğin "sosyal ilişkilerin" nasıl galeyana gelip bu meseleyi dünyanın en trajik olayı haline getiriyor, yürek nasıl gidilip de dönülmez bir yer oluyor o zaman..

    o "endişeli güruh" daha senin serüvenin başlamadan nasıl "Fazla uzaklaşmış olamaz" deyip iz sürmeye başlıyor..

    Bunları hallettin diyelim. Peki hakikaten de fazla uzaklaşamadan o seni götürmelere falan kalkan yüreğin çıtkırıldım halleriyle seni eve götüren, duş altında ağlamaya teşebbüs ettiren o şarkı?

    velhasıl;

    yürek bir yere götürmez insanı..

    götürse de gidilen yeri yürek ile ilgili bir şey olmaktan çıkarıyorlar sonra..

    çünkü işte bu yürek denen şey o kadar nahif, o kadar kıymeti kendinden menkul bir şey değil.. O kadar akıldan yoksun bir şey değil yürek, olmamalı. Olmasa iyi olur yani. Yoksa hakikaten duygu aptalı bir dolap beygiri gibi gidip gelip aynı çukura düşülebilir, ki bu pek de serüven tadı vermiyor sonra..

    Yüreğin bir aklı var.. Kendi meşrebince bir olgunluğu. Öyle her esintide havalanacak bir naylon poşet değil yürek, olmamalı..

    "yürünmez öyle hep, bazen susulur."

    demişti zaten can yücel de..

    başka şeyler de söylemişti ama şimdi sırası değil.

    seke seke gidiyorum..

    yüreğimin getirdiği yere.
    0 ...