mehmet haberal

entry222 galeri video1
    126.
  1. Thomas Starzl...
    tanır mısınız kendisini? büyük ihtimalle tanımazsınız, ben sizi kendisiyle tanıştırayım:

    Thomas Starzl bir doktor, bir cerrah. abd'nin Denver şehrinde yaşıyor, mesleğini icra ediyor.
    Thomas Starzl organ nakline kafayı takıyor, sürekli onun üzerinde çalıyor. köpekler üzerinde nakiller yapıyor, araştırıyor, yıllarını veriyor. yıl 1963 olduğunda abd'de bürokratları ikna ediyor ve insan üzerinde organ nakli yapabilme iznini alıyor. bu arada öyle izin almak kolay değil, ne fırtınalar çıkıyor. cani diyenler, hokkabaz diyenler, bu iş günah diyenler gani. neyse zor bela eleştirileri atlatıp altı hastaya karaciğer nakli yapıyor. ama o zamanlar teknoloji geri, Thomas Starzl ne olup bittiğini anlayamadan altı hasta da ölüyor. eleştirenlere gün doğuyor tabii, vurdukça vuruyorlar. dava açıyorlar, ne tazminatlar; meslekten atılmasını istiyorlar.
    gel zaman git zaman, thomas starzl azimle çalışıyor ve 1967 yılında ilk başarılı karaciğer naklini gerçekleştiriyor. sonrasında başarının tesadüf olmadığı anlaşılıyor ve karaciğer nakli imkansız olmaktan çıkıyor. 1991 yılında emekli olana dek bizzat kendisi 2000 karaciğer nakline imza atıyor.

    Thomas Starzl'ın hikayesi esas bu noktadan sonra başlıyor:
    abd; bir zamanlar meslekten ihraç edilmesi düşünülen, sonraları tıp dünyasında devrim yapan bir adamdan özür diliyor. devletin tüm imkanını, her türlü çalışanını bu kimsenin emrine sunuyor. öyle ki Thomas Starzl abd başkanının sağlık danışmanlarından biri oluyor, yani abd başkanı bir telefon kadar uzağında; öyle ki her gittiği yerde cia tarafından korunuyor, en üst düzeyde ağırlanıyor. kendisi türkiye'ye de geliyor, sanki abd başkanı gelmiş gibi abd büyükelçisi resmi tören ile karşılıyor. ve daha da önemlisi; Pittsburgh'a gittiğinizde organ nakli merkezini göreceksiniz, başınızı kaldırdığınızda binanın üzerinde bu cerrahın ismi yazıyor.
    burada çıkarılacak ders şudur: abd, bir bilim adamına haksızlık ettiğini anladığında onu baştaçı ederek özür diliyor. bunu herkes görsün, başkaları da çalışsın onlar da bu imkanlara sahip olsun diye yapıyor. yani diyor ki "eğer bilim üreteceksen bütüm imkanları ayakların altına sererim."

    bir de mehmet haberal var...
    "tanır mısınız kendisini?" diye sormayacağım, çünkü biliyorum tanıyorsunuz. ben yine de anlatayım:

    mehmet haberal bir doktor, bir cerrah. ankara'da yaşıyor, mesleğini icra ediyordu.
    mehmet haberal, 1975 yılında -az önce anlattığım- Thomas Starzl'ın yanına gidiyor. tıp tarihindeki devrimlerin birine şahit olmak, ülkesine o devrimden parçalar götürebilmek için denver'a gidiyor. türkiye'ye döndüğünde hacettepe üniversitesi'nde ilk böbrek ve ilk karaciğer nakillerini gerçekleştiriyor. hatta iki gece ilk karaciğer nakli yaptığı hastanın yanında uyuyor, bunu duyan ihsan doğramacı bir gece kendisini ziyaret ediyor.
    mehmet haberal uluslararası düzeyde kitaplar yazıyor, türkiye'de organ naklini gerçekleştiren hekimler yetiştiriyor.

    mehmet haberal'ın hikayesi bu noktadan sonra başlıyor:
    gel zaman git zaman, türkiye cumhuriyeti devleti mehmet haberal'ı terör örgütüne üye olmak suçundan hapse atıyor. muz cumhuriyetinden hallice ülkenin cahil halkı memnun, oh olsun diyor. sonra bir siyasal partiden milletvekili oluyor, milletvekilliği bittikten sonra da doğrudan geldiği yere...
    şimdi attila ilhan'dan bir şiir okuyalım:

    "boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
    gece trenlerine binme, kaybolursun
    sokaklarda mızıka çalma çocuk, vurulursun."
    0 ...