bir okul gezisi sırasında gittiğim mükemmel insan, mükemmel usta, mükemmel abimin yeri.
gaziantep'e gitmiştik, taksicelere sorduk.
- abi biz ankara'dan geliyoruz, ve et yemek istiyoruz.
+ yeğenim, doğruca halil abi'me gidiyorsunuz, lakin 2'den önce kapatır.
- tamam 2'ye kalmayız zaten abi.
+ öğle vakti 2 diyorum ama ben.
- hö?
tamam dedik ama bir yandan da düşündük lan bizi kendi arkadaşına mı postalıyor, dandik mekan olmasın. neyse, çaremiz yoktu gittik. saat 1 gibi öğle vakti uğradık, salaş bir mekan, zeki alasya görünümlü doktor önlüklü de bir tombik amca. işte o halil abi'mizmiş.
20 küsür kişi gittik. önce herkesin önüne içeceği ve metal çanaklarda salatalar geldi. zaten onunla doyduk denilebilir. sonrasında herkese 1 porsiyon adana, 1 porsiyon kuzu şiş, 1 porsiyon da yanlış yazmıyorsam küşneme getirdi. bu küşneme hayatımda yediğim en güzel ettir beyefendiler. o etten sonra ben et yemedim diye sayıyorum ve bir yandan da sövüyorum ulan artık hiçbir etten tat alamıyorum diye.
neyse efendim, ben biraz aç bir insanımdır. gözüm doymaz. bir arkadaşımla birlikte * ustaya seslendik.
- usta şuradaki etlerin hepsinden 1er porsiyon daha
+ aman diyeyim yeğenim
- yav sen getir
tabi parasını sormayı unuttuk o güzelim etleri görünce. neyse efendim, bize adam başı 7 porsiyon et geldi, ve tahmin edersinzi ki öküz gibi yedik. e böyle eti başka nerede bulacaktık? ve hesap vakti, herkesin yediği et 13 lira, bizim yediğimi 75 lira tuttu. ohh dedik ne yapıcaz ne edicez. halil abi'miz bize sordu,
- gençler neredensiniz siz?
+ ankara abi
- öğrenci misiniz?
+ evet abi
- eti beğendiniz mi?
+ evet abi
- tamam o zaman 13 lira verin geçin siz de
+ hö?
ve o an adamın gözünde gördüm ki bu iş için yaratılmış. tek amacı insanları mutlu etmek, emeğinin karşılığını almak. gözü gönlü tok. zaten kapısında 5.0 phaeton vardı, paraya ihtiyacı yok anladığım kadarıyla. ayrıca belirttiğim gibi öğlen 2'ye kadar açık dükkan. ve nedenini sorduğumuzda "et bozulmasın, taze kalsın yeğenim" demişti.
gaziantep'e bir dahaki gidişimde ilk durağım orası olacak.