en başta söylemek gerekir ki, futbolun içindeki insan duruşundan bahsedildiğinde, ilk akla gelen insanlardan biri ivan ergic olur.
bilen bilir, nilüfer' de, büyük parkın karşısında köşede küçük ama sıcak bir kafe bulunmaktaydı. kafenin adı demliydi. bir gün yavaş yavaş tanımaya başladığım kafe sahibi ve arkadaşlarla oraya oturdum. köşede biri dikkatimi çekti. başında şapkası, pencere kenarına oturmuş, dergi okuyor, zaman zaman da düşüncelere dalıyordu. ' bu kim abi ? ' diye sordum kafe sahibine. ' sırpmış sanırım ' diye cevap verdi. giderken iyi akşamlar dedi.
günler geçti. bir ara kafeye uğradığımda ' hani o sırp var ya ' dediler ' ivan ergic imiş. ' şaşırdım ' ivan ergic? bursasporlu? ' evet, oydu. genelde tek başına gelir, tek başına otururdu. bazen laptopu kucağında yazı yazar - daha sonradan öğrendik ki sırbistan' da bir gazetede köşesi varmış - bazen de dergi okur, düşüncelere dalardı.
şeker gibi bir adamdı ergic. yüzünden gülümseme eksik olmazdı. ' iyi akşamlar ' der, evinin yolunu tutardı. gece hayatı yoktu, düzenli, adam gibi adamdı.
tuttuğum takım onun golleriyle 2' de 0 yapınca hiç üzülmedim. golleri atan paradan dolayı şımarmış biri değil, bir futbol emekçisiydi. güle güle komşu, altın yüreğin hep sağlam kalsın.