yüce allah'ın ona verdiğine sahip çıkamamış, kendini erkeklerin kucağına atıp atıp tutturarak mantar başlı penisler üzerinde çeşitli aerobik hareketleri yapmış olan, inim inim inletilirken geleceğini ve o namusunu koruması gerektiğini hiç mi hiç düşünmeyen kızın kazara evlenebileceği bir keriz bulduğunda yapacağı düğündür.
bir erkek düşünelim. bakire olmayan, birçok sevgilisi olmuş bir kıza aşık oluyor. olabilir nitekim, doğal şeyler bunlar. ama ya gerisi? buyrun gerisine beraber bakalım hadi;
erkeğin evlilik düşüncesi ciddileşene kadar hiç aklına gelmiyor bu olay. kız daha önceden sevgilileriyle parkta, sinemada yiyişmiş, göğüslerini okşatmış, sütyensiz şekilde sevgilisinin evine gitmiş ve fantezi yapmış, kanepede domaltılmış, tezgah önünde çatır çatır ağzına almış, göğüsleri arasında kaydırılmış falan feşmekan. erkek bunları ciddileşene kadar düşünmüyor tabii. iş ciddiye binince ise kafasını kemiriyor düşünceler ama olsun aşık yeaa.
istemeye gidiyorlar, sanki tertemiz ve namuslu bir ev kızını istercesine heyecanıyla. babası mırın kırın ediyor sanki sıfır bir mal satan esnaf edasıyla. kız kahveleri getiriyor, böyle temiz bakıyor, böyle masum ki. sanki yediği ambele wilyım gallas jop gibi dalgaları burdan köye yol olan o değilmiş gibi. erkeğin babası bilmiyor tabi. gelinini saf ve tertemiz, eline erkek eli değmemiş bir kız sanıyor.
erkeğin beyninde düşünceler. kız böyle ihih yapıyor mutfağın önünde sadece damat görüyor. heyecanlanıyor erkek, giydiği takımın da ağırlığı var tabi. kıravatını çözmek istiyor, terliyor. içten içe de mahzun bakışlar atıyor..
gelirken aldığı çikolataları ikram ediyor bakire olmayan kızın annesi. kızını övüyor, yüzünü yıkıyor kızının. tüm o günahı çıkacak, gelinliği üstüne takınca sanki ahlak timsali olacakmış gibi. kızı veriyorlar neticede. vermeyip ne yapacaklar, patlak kızı hangi keriz ister başka?
erkek heyecanlı, anlık olarak kafasından gidiyor sevdiğinin bakire olmadığı düşünceleri. keyifleniyor birden. olsun lan karım da bakire olmasın, üstünden geçmiş olsunlar ne olur ki? güvenebileyim, çakmak çakmak gözleriyle bana baksın, beni sevsin yeter...
pazar günü herkes evdeyken gidiyorlar ya istemeye. ertesi gün oluyor, kız evinde, erkek işe gidiyor. sabah giyiyor takımlarını, ofise geçiyor. herkesin gözü üstünde vayy damat diyorlar hayırlı olsun diyecekler az sonra kızı istemenin sonucunu öğrendiklerinde. ofisteki kadınlar fısır fısır konuşuyor, ellerinde kahve. en yakın arkadaşı yanına geliyor naber üstadım diyor, iyi ya çok mutluyum verdiler kızı diyor. işe başlamadan gel bir kahvaltı edelim diyor. kahvaltıya inip muhabbet ediyorlar.
bu arada sevdiği uykudan uyanıyor, eskiden başkasının kucağında uyanan, bazen sabah ereksiyonuna yakalanmış bir penisle dürtülerek uyandırılan, masumiyetin simgesi olduğunu iddia eden fakat bakire olmayan kız. sevdiğine mesaj atıyor;
aşkım gelinlik bakacaktık ya hani, bugün bakalım seni çok seviyorum. izin alabilir misin dünyanın en yakışıklı erkeği, erkeğim?
oğlan heyecanlanıyor, hemen arıyor bakire olmayan aşkını... konuşuyorlar bi müddet ve gelinlik bakmaya gidiyor sevgilisiyle. izin alıyor..
kız ile gelinlik bakıyorlar ve kız beğeniyor. el ele tutuşmuşlar, eskiden başkasının damarlı penisini tutan o kızın elini şimdi evleneceği adam tutuyor. yolun karşısından bir adam bakıyor, bir ayakkabı dükkanı var. erkek o adamın sevdiğinin eski sevgilisi olduğunu biliyor. adam pis pis sırıtıyor sanki. erkek ses çıkarmıyor, daha bir sıkı sarılıyor sevgilisinin eline. ayakkabıcı yani kızın eski tokmakçısı pis pis sırıtan bir eda ile izliyor bu çifti. yeni avlarını beklerken cinsel organını karıştırıyor, elinde sigara, bir yandan yalandan onlarla ilgilenmiyormuş gibi yaparak çırağına iş buyuruyor hadi hadi toparla, şurayı da süpür diyor.
neticede beğeniyorlar gelinlik. bir kafeye gidiyorlar, aynı muhitlerindeki bir kafeye. yiyip içiyorlar, sohbet ediyorlar, gelecekteki çocuklarından bahsedip keyifleniyorlar. hayata dair umut dolular. kasadaki genç dikkatle bakıyor çifte.
vay be, evleniyo eski dalgamız diye hüzünlü sanki. evet tahmin ettiğiniz gibi o kızın eski sevgililerinden birisi de o kasadaki genç adam. hüzünlü ve bir o kadar da s.ktiği kadının evleneceğini, üstüne kalmadığını gördüğü için gurur ve sevinç dolu.
sonunda nikah günü belli oluyor. tüm aile toplanıyor nikah salonuna, takı törenini nikahla beraber yapıyorlar. herkes sevinç içinde bir kişi hariç, damat!!
herkes mutlu ama damat mutsuz, bir başkasının yere sümkürdüğü bir bayan ile evleniyor çünkü. bebeği olacak ilerde belki, başkasının emdiği o memeleri bebeği emecek tüm masumiyetiyle. genç adam yakıştıramıyor kendisine ama seviyor kadını da.
nikah memuru soruyor en sonunda, eğlence bitiyor. evet deme ritüeli başlıyor. kız direk evet diyor, e bulmuş kerizi hayır der mi hiç. damat bi solukta evet diyor. nikah memuru bakıyor damadı ayıplayan gözlerle, gözleriyle kodoş diyor sanki. benim bile altımdan geçti diyor sanki.
gerdeğe gidiyorlar, ne önemi var ki ama gerdeğin değil mi? kız ne de olsa kullanılmış mendil gibi. o gece ilişkiye girmiyorlar konuşuyorlar, heyecanılılar. kızın eski sevgilisi olan kasadaki çocuk kahveye arkadaşlarıyla gidiyor. ulan size anlattığım x vardı ya evlenmiş biriyle diyor. hani şu inlettiğin, bize her türlü pozisyonda çaktığını söylediğin x mi diye soruyorlar. evet diyor kasadaki adam.
herkes ahahahaha hangi kodoşla evlenmiş ya, gidip yüzüne tükürelim diyorlar. boşverin ya başımızdan attık skip skip diyor ve batağa başlıyorlar sigarasına. ayakkabıcı da o esnada dükkanını kapatıyor, en yakın arkadaşı arif ile buluşuyor birahaneye gidiyorlar. arif'e söylüyor diyor ki ulan x vardı ya onu sen bile s.ktin sarhoş kafayla hee. eee nolmuş deyince arif, evlenmiş diyor ayakkabıcı x.
arif sırıtıyor ahahahahaha vay amına koyaaaaam o karıyı kim alır lan bütün türkiye geçti üstünden diyor. almış kodoşun biri işte diyor ayakkabıcı. muhabbetleri bitiyor, birahaneye gidiyorlar yeni av peşindeler. ellerini çırpıyorlar.
damat ile gelin muhabbet ediyor, çocuklarının hayallerini kuruyor o esnada evlerinde.
damat mutsuz ve üzüntülü. yeni evine, eşyalarına bakıp biraz unutmak istiyor bu olan biteni sanki. mutsuz adam çok.
ayakkabıcı mutlu, yeni bir kızla dönüyorlar birahaneden arif ile. kasadaki genç ise kahveden sonra eve geliyor ve görücü usulü evleneceğini söylüyor babası. genç evlenme yaşı da geldiğinden dolayı gelsin diyor, evlenelim.
iki tokmakçı mutlu, gelin mutlu..
damat mutsuz..
yerseniz..
ya da yakıştıramıyorsanız kendinize yalan hikaye deyin geçin.