konu david lynch yada bir lynch filmi olduğunda, düzenli hikaye anlatımına, en azından bir hikayeye alışmış sinema izleyicisinden ve buna bağlı olarak sözlük yazarlarından şöyle şeyler duyarız.
-abi 5 kere izledim hala hiç bişey anlamadım
-hacı adam zaten anlamayalım diye yapıyo anlaşılmayınca da büyük yönetmen oluyo
-yav anlaşılmayacak ne var ilk izlememde anladım, bence çok basit
-david lynch'e sünnet düğünü çektirmek
-hiç bi şey anlamadım ama güzel film
burdan yola çıkarak hem lynch sinemasını (ki sinema 7. sanat olarak da bilinir) ve sanat eserini tartışıyoruz.
bence sinemaya sanat diyeceksek en büyük paylardan biride lynch ve lynch gibi sinemayı bir hikaye anlatma şeklinden çok yazılamayanları anlatma, hikayeyi hissettirme ve tabiki izleyicide iz bırakma derdinde olan yönetmenlerindir.
soyut olanla uğraşmak bütün sanatların ilgi alanı ancak bir ruh hastasının, şizofrenin, delinin gözünden hayata, eşyaya yada olaylara bakmak ancak lynch gibilere kısmet olmuştur. en önemlisi soyut olanı hiç kimsenin yapamayacağı bir şekilde somutlaştırmış, hissedilir, duyumsanır hale sokmuştur.
Suyun Sızladığıdır
--spoiler--
Sızıyı gideren su.
Suyun sızladığını kimseler bilmez.
--spoiler--
ismet Özel
yorgun serüvenci
--spoiler--
ben yeşil bir suç içtim onsekiz
emirgan'da içtim temmuz'da
bütün karadeniz akıyordu
rüzgar çözülmüştü ay yoktu
işte ben klor içtim onsekiz
bıyıklarımdan damlata damlata
büyük rezilliğimizi içtim
saat yirmibir demesin içim çöl
gözlerimi mumlar gibi söndürüyorum
sarhoşlar gitti onsekiz gitti
istinye'de gemiciler kahvesindeyim
avuçlarımda kurukafa işareti
oksijeni eksik başka bir gökteyim
başka bir karanlığa kan veriyorum
az sonra böbreklerim dökülecek
yabancı bir ıslık elektriklerde
rüzgar dudaklarımı kesiyor
şimdi git onbeş yıl önce gel
yalnızlar sokağında bekliyorum
tırnak uçlarımdan kan sızıyor
kan burun deliklerimden sızıyor
bütün camlarım kırılmış yorgunum
--spoiler--
attila ilhan
bu dizeleri okuduğumuzda da (en azından ilk okuyuşta) birşey anlamayız. ama güzel olduğunu bilir ve hissederiz.
bu farklı sanat dallarındaki anlam veremediğimiz, normal olmayan yada somutlaştıramadığımız ancak hissettiğimiz şeyin adı estetiktir. estetik bir sanat eserinin olmazsa olmazıdır ancak tek unsur değildir. gerçek şu ki estetiğe ilgi insanda doğuştan olmakla birlikte son derece hamdır. eğer geliştirilmezse sanat eserine bakar ve ben bunu anlamadım olmamış diyebilir. yada anlamak için kıçını yırtabilir. sanat eserine baktığında insan fark etmeden değişir.
"intihara karar vermiş bir genç tesadüfen bir resim sergisine girer. renoir'in sergisidir bu.
gördüğü tabloda
bir gök
bir su
bir kadın vardır.
dünya ne güzelmiş az daha intihar ediyordum demiş."
bazen değişim bu denli fark edilir olur.
sanat eserinin birşeye benzemesinde de sakınca yoktur. kesin olan birşey varsa estetik olmalı ve sanatçının eli hissedilmelidir.
bir manzara karşısında kötü ressam gelir o manzaranın ta kendisini yapar, iyi ressam kafasındakini yüreğindekini.
bakın sinemayla ve anlamla ilgili david lynch ne diyor.
"sinemayı seviyorum çünkü bazı şeyleri yazarak anlatamazsınız."
"sinema soyut olanı anlatabilen bir dil hikayeleri seviyorum ama ben bir hikayeyi değil bir hissi anlatıyorum"
"Herşeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir, aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji, gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam çok kişisel birşeydir ve herkese göre değişir..."
"Hollywood da hep geleneksel tarzda filmler yapılıyor. Öyküleri herkes anlıyor ve herkesin anlamadığı küçük bir nokta bile olsa telaş başlıyor. Ama işin asıl ilginç yanı, daha soyut kavramlarla uğraşmaya başlayınca ortaya çıkıyor. Sinemanın asıl büyüsü, gücü içgüdülerle hissetmekte, insanların tuhaf ve unutmayacakları bir hisle filmden ayrılmalarını sağlamakta yatıyor..."
"Zihniniz birçok harika ve güzel şeyi dizginleyebilir. Mantık ve sebep aramaksızın her zaman başka birşey, görünmeyen birşey mevcuttur. Dünya sonlu olmaktan çok, sonsuz bir yerdir. "
"Gizemi ve bilinmeyeni severim, neler olup bittiğini bilemediğim için karanlık ortamları da Dış görünüşün altında bir şeyler saklı olduğu fikrinden hoşlanıyorum ve sanırım insanlar bilmedikleri bir şeyi veya daha önce hiç bulunmadıkları bir yeri seyretmeyi seviyorlar."
david lynch filmlerini onlarca kez izledim ve sürekli çözmeye çalıştım, kendimce çözümler de buldum ama dehasını ve sanatını düşündükçe aldığım zevkin yerini hiçbir şey tutamaz.
kırmızının, mavinin, dumanın, sarı şeritlerin, perdelerin, kabusun ve kaosun yönetmenidir o anlamaya zorlanmak zevktir.
sanat dendiği zaman ilk aklıma gelen ve çok sevdiğim bir anektod vardır. onunla bitirelim.
picasso'ya sormuşlar
- üstad, bu ne biçim balık
+ o balık değil resim
demiş.