cehenneme övgü

entry44 galeri
    26.
  1. --spoiler--
    Türümüzün en karmasık ve en zengin deneyimlerinden biri olan askta
    örneğin, seni seviyorum sözcükleri, bakıstan, temastan, kokudan ve askı ifade eden çesitli seslerden
    çok daha büyük önem kazanmıstır. Duyularımızın ortak yasanmıslığı aracılığıyla askı paylasmaktansa,
    ona sözcüklerle sahip çıkmaya çalısıyoruz. Her ask farklı olduğuna göre (farklı kokular, farklı dokunma
    biçimleri, farklı psikolojik roller), her askta, paylasılan sözcükler de farklı olur, diye düsünüyor insan.
    Ama, hayır! Kalıp sözcükler, yasadıklarımızdan daha önemli. Ve seni seviyorum tümcesindeki totaliter
    sahiplenme, tüm ask deneyimlerini standartlastırıyor. Askı nicellestiriyor. Bu tümceyi, askı aritmetiğe
    dökmek için kullanıyoruz: Ben, üç kere âsık oldum.
    Askın söz aracılığıyla sahiplenilmesi ve nicellestirilmesi, askın çok renkli ve çok dilli olduğu
    yasanmıslığına aykırıdır; onun insandan insana ve deneyimden deneyime değistiği gerçeğine ters
    düser.
    Sözcükler, askı, birbirini dıslayan kategorilere sokar zorla. Kimi seviyorsun, onu mu, yoksa beni mi?
    gibi bir tümceyle, bir ask durumunun ille de doğrulanması, sınıflandırılması gerektiği için ne çok insan
    acı çeker, çıldırır, intihar eder ya da baskalarına acı çektirir. Mutlaka birinden biri olmalıdır çünkü. Biri
    varsa, diğeri olamaz. Sırf, söz paradigmasının tutsağı olduğumuz için. Askın karsılığı olarak sekiz, on,
    on bes s.özcük olsaydı keske. Daha az kıskanıp daha az sahiplensek, standartlastırmanın kısırlastırıcı
    baskısına yüz çevirip, benzersizliğe daha çok değer verseydik. Dikey hiyerarsiyi boslasaydık. Peki, ya
    askın karsılığı olan hiçbir sözcük olmasaydı? O zaman ask olmayacak mıydı yani? Ask duyulmayacak
    mıydı o zaman? Ask, sözden önce de vardı.
    --spoiler--
    0 ...