"düzgün anlatmayı çok isterdim hocu bu kısmı, lakin zirve boyunca, 3 şişe açtırarak sonunda orjinalini bulduğumuz jack daniels'ı, - ki bunda mekan sahibinin hiç bir suçu yoktur, içkileri aldığı tekel bayii tarafından kandırılmıştır- bitirme baskısı nedeniyle, hatıralar çok kopuk kopuk"
- daha ilk kadehim gelmemiş, eskilerden abberline, yenilerden otuzluk dulun soğuk yatağı ve de nickini unuttuğum bir yazarın olduğu masada sırtım sosyal hayata dönük duruyorum, otuzluk dula, "seni ben 30-35 yaşlarında görmüş geçirmiş bir adam sanıyordum" diyorum, "abi ben 20 yaşındayım" diyor, gözleri pırıl pırıl, saçlar uzun, ben de o yaşlarda öyleydim diye düşünüyorum, "seni de yıpratırlar hocu" diyesim geliyor, demiyorum, tam huzurluyum, ortama sırtım dönük derken, bir anons yapılıyor, "migros'ta ağlamak, migros'ta ağlamak", arkamı dönüyorum, uzaktan pis pis sırıtan saipsiz'in elinde mikrofon var, 3-5 kişi hemen arkamda, "experimental bu mu" diyorlar birbirlerine, balkona çıkıyorum.
- balkonda bir masadayım, yanımda soapbox, kiremit bacaları, kamil, kamil in kardeşi, ve de benim halen yeni nick'ini öğrenemediğim lost control var, eskilerden birinin yanında kendini rahat hissediyor insan, sonunda orjinal şişe bulunmuş, keyfim yerinde, soapbox sürekli garip garip bakıyor suratıma, korkuyorum, kiremit bacaları sürekli gülümsüyor, kamil olgun ve anlayışlı, kamil in kardeşi meraklı, lost control her zaman ki gibi. hemsire oetker geliyor masaya, tanımıyorum başta, "çok durmuyacağım burada, yine dedikodu çıkar" diyip, hepimize hediyeler verip gidiyor, muhabbet güzel.
- masaya bir yazar geliyor, "seninle konuşmak istiyordum ne zamandır, tanışalım artık" diyor, "olur" diyorum, sözü uzatmıyor, yurtdışı-ilişkiler vs. konusunda benzer şeyler yaşamışız, onları anlatmaya başlıyor, alkol iyice sıkıştırıyor beynimi, boşalmam lazım hiddetleniyorum; "kaybedenler klübünü izledin mi", diye soruyorum "evet" diyor, "işte kadınlar öyledir, hepsi, yurtdışına gitmek için, bütün hazırlıklarını yaparlar, başvurular, uçak biletleri, pasaport, vize, sonra gitmeden önce gözlerinin içine bakarlar ve gitme dersen gitmem derler, çok yapay çok ya-pay, madem öyle, neden herşeyi hazırlayıp soruyorsun bu soruyu", kamil hak veriyor, ben içiyorum.
- "ahugözlü noldu" diye soruyor biri, "bitti diyorum", "aa neden" diyor, detay vermek istemiyorum, "yurtdışına gitti" diyorum, inanamıyor, "nasıl hep aynı olabilir" diyor, "tarih" diye düşünüyorum, "gerizekalılar için hep tekerrür eder".
- kalemime sinek kondu, "abi senin yazılarından sonra yazar oldum ben" diyor, "hocu yaptığınız işlere erdemli anlamlandırmalar yapmayı bırakın" demek istiyorum, demiyorum, viski beni ters bir adam yapıyor, gülümsüyorum. huysuz ihtiyar olmama daha 30 sene var, ama benim 30 senem var mı bilmiyorum.
- skydancer, sürekli herkesi ağırlıyor, sürekli yanımıza gelip bir sorun var mı diyor, hep sorun çözüyor,japoncum'da ev sahibesi, herkesi yokluyor, "keşke" diyorum, "herkes bunlar kadar süpersonik olsa", ben değilim biliyorum, skydancer'ı organizasyon yetenekleri konusunda tebrik ediyorum, "estafurullah abi" diyor, bir de alçakgönüllü, gıcık oluyorum. (memcos'da varmış orgainzayonda, ama çok muhabbet şansımız olmuyor, bu vesileyle ona da teşekkür ediyorum.)
- kaideyi taciz eden istisna'yı gördüğüm her yerde, insanlara "süpersonik yazıyor bu mutlaka takip edin" diyorum, "abi senin tarafından beğenilmek..." gibi bir şeyler söylüyor, "herkes alçakgönüllü olmuş sözlükte, ondan herkesin "sevdiği eserleri" kısmı boş" diye düşünüyorum, takip edin ama kaideyi taciz eden istisna'yı güzel yazıyor. gerçi beni kız sanıyormuş, süslenip gelmiş, ama olsun.
- vitaminliyogurt'ta eskilerden, mezun olmuş, çalışıyormuş, "ben senin şu kadarlık halini bilirim" muhabbeti yapıyorum, hayatından bahsediyor, herşey güzel gidiyormuş, umarım bozulmaz diyorum, 3 kere kafama vuruyorum.
- haymatlos'u yanlış yazmış nick'li bir adam dolaşıyor ortalarda, kaytan bıyıklı, efendi görünümlü lakin çapkın bakışları gözümden kaçmıyor, "gittin mi haymatlos'a geçenlerde marsis konseri" vardı diyorum, "yok abi" diyor, "hem bu hayyamatlos". "sen de güzel bir kardeşimizmişsin" diyorum.
- gecenin en sarhoş anları, sürekli birileri bir yere çekiyor beni, en son bir motosiklet hatırlıyorum, üzerinde oturan biri, motosikletin ne işi var mekanda, ben mi mekanda değilim, kayıp bir hatıra burası.
- saipsiz'le politika konuşuyoruz, masada ismini bildiğim ama nickini hatırlamadığım biri daha var, ama funkymonarch değil başkası, çantası dikdörtgen bir onu hatırlıyorum, sıkılıyor, gitmek istiyor, izin vermiyorum, "hep kakara kikiri olmaz, politika konuşucaz" diyorum, içince ısrarcı oluyorum, top sakallı güzel bir kardeşimiz de güzel savlar öne sürüyor, keyifli.
- çok açım, 2 gündür hiç bir şey yemeden sadece içiyorum, yavaş bir intihar bu, pes ediyorum, motosiklet sonrası içmeyi bırakmışım, hafiften açılıyor kafam, skydancer'a "açım" diyorum, moonlight sonata'ya "açım" diyorum, saipsiz'e "açım" diyorum, hepsi "sabret abi" diyor, "görükle'ye servis kalkacak zaten 20 dakika sonra", hesapı kapatmaya aşağıya iniyorum, tuvalete gidiyorum, yalnız kalır kalmaz, yine düşünceler geliyor, "acaba kabul etti mi teklifi" diye düşünüyorum.
- yalpalayarak üst kata çıkıyorum, "kimler görükle'ye gidecek" diye soruyorum, umutckr ve nekrofobi ile tanışıyorum, "nekrofili değil ama bak" diyor biri, öbürü "ckr soyadım" diye belirtiyor, "görükle'de ne yenir bu saatte" diyorum, "kokotaşyus" diyorlar, "bir de çorbacı var adana sofrasının yanında".
- servis çok şık, ama bangır bangır demet akalın çalıyor, nekrofobi, "ben seni hiç okumadım" diyor, biri "migros'ta ağlamak" diyor, "oku ama ağlarsan kızma" diyorum, experimental'dı değil mi diyor, onaylıyorum.
- yol bitmiyor, sıkılıyorum, sözlüğe giriyorum telefondan, nick'imi görüyorum sol frame'de, biri kel ve göbekli demiş, biri de viski sever.
gülümsüyor, sözlüğü sevdiğimi düşünüyor, ama belli etmiyorum, anlarsa o da gider yurtdışına diye temkinli davranıyorum.
zirvedit: nickini unuttuklarımdan, buraya adını yazamadıklarımdan ve de sarhoş sarhoş kafasını ütülediğim herkesten özür dilerim. mesela bak şimdi hatırladım pseco diye bir yazar vardı, vücudunu kıskandık tüm göbekli yazarlar.