uzun zamandır hakkında şöyle etraflıca bir entry yazmık istiyordum, bir türlü olmadı. ya ben gittim o kaldı ya da ben gelirken o yoktu sonra fırtına. testi, sandalye, duvar kağıdı, endoskopi iş güç vs.
neyse efendim tunceli veyahut dersim hakkında bildiklerimiz gitmeyen için söylentilerle sahip olunmuş dogmatik bilgiler giden içinse tanıdığı kadardır.
evvela bu şehrin çok güzel dağları vardır. şehrin kuzeydoğusuna doğru gidince insanı pülümür vadisi karşılar. bu vadinin derin karnını yararak ilerleyen çayın adı peri çayıdır. serin sularında kırmızı pullu alabalıklar, çaya kıyısını vura vura giden meşe ağaçları, çayın tam dibinde hayat bulmuş piç kavaklar, kuş elması, söğütler, böğürtlenler vs. merkezden ilk çıkışta yaşlı dağlar kırmızı yarlarıyla karışlar insanı. kayalıklaklar çok azdır. orman ağustos ayında çın çın karşılar insanı. diyebilirim ki, dünyanın bütün ağustos böcekleri o ayda tunceli'de toplaşır. havası acayiptir. kuru tertemiz. (ben bu havayı bir de altınoluk'tan behramkaleye doğru giderken görmüştüm) insan kirlenmiş elini uzatsa pirüpak olur. yaz mevsiminde gök yüzü genelde masmavidir. bazen kümülüsler geçer tek tük kendi halinde. o bulutlara bakınca (özellikle büyük bir şehirden gittikten sonra) doğadan ne kadar koptuğunu anlar insan. zira orda zıplasan bulutları tutacak gibi olursun. o bulutu sedef kakma bir sandığa koyup omzunun altına alıp bir haylaz çocuğun düşü gibi taşıyabilirsin yanında. alan derinliği diye bir şey yoktur. neyse o. her şey nettir pırıl pırıl.
merkezden vadiye içeriye doğru gitmeye başladıkça veya vadi sizi içine doğru çektikçe kadim bir yolculuk başlar. tanıdık bir koku, tuhaf bir güven. insan korunuyormuş gibi bir hisse kapılır. çünkü ana rahmine döner gibi oluyor insan. artık dağlar bir rüyadaymış gibi, tepeden bakıyormuş gibi görünür gözüne. ucu bucağı yoktur. orman derin yarlarla cenk halindedir. kayalar sanki başka bir gezegenden alınıp oraya yerleştirilmiş gibi. virajlı yollun kıyısında artık yabani cevizler, yüzyıllık meşeler, devasa söğütler karşılar. ve tabiki daha fazlası, dağ keçileri, ayılar, domuz, tilki, kurt, envai çeşit kuş ve sayamayacağım yoğunlukta ve çeşitlilikte bitki türü. bu yol kıvrıla kıvrıla pülümür'e çıkar. orda istediğiniz kapıyı çalın, kapı açılır bir çift göz merhaba der, gel içeri der, geç otur der, soluklan der. sofra hazırlanır islenmiş demlikte çay. bahçeden taze koparılmış mis gibi kokan domates, salatalık, maydanoz ve en güzel ayran. iç içebildiğin kadar. seni içeri alan gözler hapseder gitme der. kal der!! konuğumuz ol... kalmak istersen en tatlı düşlere dalacağın yatağın vs. hazırdır.
insanı bambaşkadır dersim'in. misafiri çok sever. saklamaz hiç bir şeyini. ne varsa ortak, bölüşülmeye hazır bekler kapının eşiğinde. zaten bölüşülmeye hazır bir sistem için verdikleri mücadelede çok canları yanmıştır. dini bir takım ritüelleri vardır. namaz kılan yoktur bu şehirde (bazı ilçelerindeki sunni vatandaşlar hariç onlarla da bir problemleri yoktur) oruçlar tutulur, 12 imamlarda. ziyaretleri vardır. munzur kutsaldır, düzgün baba kutsaldır. doğa kutsaldır, akan nehirleri, dereleri, ormanları, geyikleri bunlar kutsaldır. kutsal olan kuşlari dahi vardır. o ziyaretlere gidip kurban keser insanlar. muhammed ali aşkına, imam hüseyin aşkına, düzgün baba aşkına. başka türlü severler bunları. aşkla bağlıdırlar. içten gelen tarifsiz bir sevgiyle. emirle değil büyük bir istekle.
şehirde okuma yazma oranı yüksek bundan 20-30 yıl önce kırsal kesimde yaşayan bazı kimseler belki ilkokuldan sonra okula devam edemiyordu ama şu an için sanırım yoktur böyle bir durum. evet herkes doktor, mühendis, atom mühnedisi olamıyor ama okuma bilinci var. aile çocuğunun okutulması gerektiğinin farkında. güzel olan da bu.
türkiye'de bir çok şehri gezdim. batı'da, akdeniz'de, ege'de, karadeniz'de güneydoğu, içanadolu. ege ve marmara bölgesinde kalan şehirler nispeten (kişinin bakıç açısına göre) daha yaşanabilir. bu yaşanabilir yerlerin arasına tunceliyi çok rahat yerleştirebilirim. yani rahat ve güzel bir şehir. aşiret isimleri vardır. ama bir etkileri yok. çoktan tarihteki yerini almış durumda. son yıllarda düzenlene çeşitli festivallarde şehri daha renkli kılıyor. bunun yanında bir bonus herkes sosyalist. bunun nasıl güzel bir duygu olduğunu da ancak bir sosyalist bilir.
bir gün ülkeye tam anlamıyla huzur geldiği vakit bu şehir eminim çok daha iyi yerlere gelecektir.