doğduğu gün dün gibidir, kocaman bir bebektir eve dahil olan. kocaman gözlü, simsiyah saçlı. üç buçuk yaşa rağmen, -o zaman yaşanan kıskançlıktan kaynaklı belki de- akılda taptazedir bebekliği. beraber geçer çocukluğunuz ama hiç arkadaş olmazsınız çünkü siz ablasınızdır, o küçük kardeş... kafadan oyunlar uydurursunuz, "odunculuk" koyarsınız adını ama hep onu sırtında taşıyan oduncu siz olursunuz çünkü o hep küçüktür.
sonra ilkokula başlar ve ikinci öğretmeni sizsinizdir. akşamları ders çalıştırırsınız, yaprak takvimin arkası tahtanız olur. okuma-yazmayı söktüğü an yanındasınızdır, hiç unutmazsınız ilk okuduğu kelimenin "masa" olduğunu.
sonra ortaokula başlar. asidir. sigara içer, inkar eder, kavga eder, dersleri kötüdür, üstüne gelinmesini istemez. arkadaşları her şeyidir. ama o da sizin herşeyinizdir tüm dikbaşlılığına rağmen. çünkü o hala küçücüktür.
lisede anneyi babayı çok yorar, hocaları şikayetçidir, kavgalar abartılmıştır, bıçaklanıp geldiği bile olmuştur eve. herkesi üzer, bir başarı beklenmez.
utandırır tüm aileyi, üniversiteyi kazanır. abla ağlar sevinçten. doğduğu günü hatırlar, daha çok ağlar.
onu severken annenizin sizi kim bilir nasıl sevdiğini tahmin etmeye çalışırsınız, ama akıl sır erdiremezsiniz. daha öte sevgi olabilmesi şaşırtır çünkü sizin ona duyduğunuzun daha büyüğü bir sevgi yoktur size göre.
on dokuz yaşındadır artık ama ortaya hala ödül konur tüm derslerini vermesi için. çünkü o kaç yaşına gelirse gelsin ablasının küçücüğüdür.