Kendim dahil, kimsenin vaktine talip bir yazı değil aslında bu.
Neden yazdığım meçhul yani.
Az önce çalışma masamı ve yanındaki ıvır zıvır dolabını topladım uzun zamandan sonra.
Aslında bildik bir hikaye: Rafların tozunu almak için üzerindekileri boşaltmayla başlayan, geçmişle yüzleşme anlarından biri..
Sabah alınan poğaçaların sarılı olduğu kağıda döktürülen sabah şiirleri, ortaokul sıralarında ömür boyu yanından ayrılmayacağını sandığın,
yüzü belli belirsiz gözlerinin önüne gelen 'en yakın arkadaşının' yazdığı "seni seven ve daima sevecek olan arkadaşın ..." yazıları..
Küçüklük fotoğrafları ve de ergenlik; sivilceleri hariç herşeyini özlediğin..
Lise yıllarına denk gelen "ilk aşk" mektupları bir de; kalbinin delindiğini ilk hissettiğin için, ilk kez döküldüğünü sandığın göz yaşları..
Ve üç beş yıllık ajandalar: Tutulmamış günlüklerim. Yeni bir yıl umuduyla, tüm güzel günleri, hatıraları saklayacağına inanarak özenli bir yazıyla
başladığım tarihli defterlerim.
Tek tek çıktı dolaptan son beş yılın ajandaları. ilk sayfada bir merhaba yazısı, sonrasında tarihlere denk gelen günlerin anıları..
"Bugün erkenden kalktım. süper bir gün! Uzun zamandır kendimi bu kadar dinç hissetmiyorum. Bugünü dolu dolu geçirmeliyim. Hmm..Buldum!
Şimdi hazırlanıp kendimi dışarıya atıyorum ve bütün günü kendime ayırıp gezip tozuyorum! Akşam da bizimkilerle buluşup bir yere gideriz.
Benden bu kadar günlük. Baş baaşşş! ...
Arkasından "sadece önemli günlerde yazmalı" kararları, yani boş sayfalar.
Sonra kalbine çizik atıldığını hissettiğin bir gün, bir not:
"Hava can sıktı, yağmur yağdı yaptığımız suluboya resmin üzerine.
Şimdi akacak tüm renkler, ait oldukları tuvallere..." ve gerisi boş sayfalarla dolu bir ajanda daha.
Ne yaşadıklarını sonradan okurken alacağın hazza gebe yazılar, ne de -ziyan olmasın diye- ders notları.
Hem yazamama, hem yazarım diye kıyamama arasında öylece duran boş sayfalar, su gibi geçen zamanlar ve
yeni sene ile beraber yeni bir başlangıç sağlayacakmış gibi gelen bir yeni ajanda daha!
...
Belkide yazarsa, çabuk geçecekmiş gibi geliyor insana yıllar, ya da geçmesini istiyorsa tam tersi.
Şimdi buraya karaladığım zırvaları 2007 ajandasının 22 Ocak sayfasına yazsaydım eğer, 23 ocak'a bile sarkacaktı belki pazartesi anılarım.
Ama olmadı, yine kıyamadım.
Ajandalar, samimi beyaz yapraklardır bence.
Sonsuz, gök mavisi yolculuğa çıktığında bir gün ruhunuz, arkanızda okunacak dolu ajandalar bırakmak güzel bir şey olsa gerek.
Hayatın, ajandadan daha fazla mutluluk veren eşantiyonlarına sahip olmak dileğiyle...