ayrılığa alışmak

entry14 galeri
    13.
  1. AŞKA ve AYRILIĞA DAiR

    En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin nedeni; yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkalarınızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur. Gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını... Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya..

    Şurasından, burasından eleştirmeye başlarsınız;
    "Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
    Başkalarını örnek göstermeye,
    "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız
    Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız.
    Aşkınızın gözü kör değildir
    artık yanlışını görür düzeltmek istersiniz.
    "Eskiden böyle miydi ya..."
    Diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirilerin kapısı;
    Açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
    Böyle sürmeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
    O sevgisizliğinize yorar bunu... ihanete sayar.
    Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
    "Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...

    Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya,
    Bir kabusa dönüşür birden...
    Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size...
    Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
    Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar, mahkum eder;
    Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı,
    Siler sizi defterden...
    "iyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..."
    Dersiniz, dinletemezsiniz.
    Ayrılırsanız, yaşayamayacağınızı bilirsiniz,
    Ama öyle de sevemezsiniz.

    ihanetten kırılmıştır kaleminiz; severek terk edersiniz...
    "Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
    Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir,
    Madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "Günah sizden gitmiştir"
    Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
    Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
    Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre...
    Ne var ki unutamazsınız, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni...

    Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur.
    Delikanlılar, elikanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler
    Sarmıştır çevresini...
    Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
    Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...

    "Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
    Ama sonra...
    Ansızın kulağınıza çalan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...

    Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
    Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi,
    Yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh şarap içmeyi...
    Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız,
    Sular kulağına fısıldasın diye...dönüp
    "Seni hala seviyorum"
    Diye bağırmak geçer içinizden... dönemezsiniz.
    Görmedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
    Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla,
    Ne de onsuz...
    Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu,
    Hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
    Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz,
    Sürünür gidersiniz.

    CAN DÜNDAR
    fazla soze gerenk yok..
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük