her ne anlatıyor olursa olsun beni spordan ve sporcudan soğutan kimseler. türkiye'de oynanan 3 bant bilardo turnuvalarından biri. sanırım avrupa ya da dünya kupası gibi önem arzeden bir turnuva. bizim trt spikeri ve yorumcusu maçı anlatıyor ve kendilerince yorumlar getiriyorlar. yorumcu katılımcı öncelikle bilardonun kahvelerden çıkarıldığını ve artık çoluk çocuk herkesin bilardo oynamaya başladığını ve bunun çok iyi bir gelişme olduğundan dem vuruyor. buraya kadar bi numara yok. maça dönülüyor ve bizim oyuncu sayıyı kaçırıyor. sırada rakip var atış yapacak olan. bizimkiler bir konuşmaya başlıyor, kelimesi kelimesine aktarıyorum:
--spoiler--
- evet, parmaklarımız kilitlendi. inşaaaallaaaah kaçırır bu sayıyı. zaten bu atışları yapamaz. yapmasın da. yoksa fark açılacak. negatif elektrik gönderirseniz kaçırır. eveeet, atışı yapıyor. (sessizlik) ...... kısmet! buraya kadarmış. yapacak birşey yok. çok kolay bir atış kalmıştı zaten.
--spoiler--
yahu arkadaş, bilardodan soğudum. hani spor disiplini, hani spor ahlakı?! az önce bilardoyu da bir spor kabul ederek tekniklerle oynanan ve göründüğü kadar kolay bir disiplin olmadığını söyleyen adamlar atış yapılırken sokak ağzına döndüler. iman gücü üstüne kurulu bir müsabaka seyrettik. kaybettik tabii! bizimki açık ara kötü oynadı; fakat aksettirilen başka. anlatsana o atışın adı nedir? söylesene bu bizi yenen adam nerde oynuyo? desene ki bizim oğlan kaç turnuvada oynadı? yok! anca "işallah, hakkaten, bişe diycem" klişeleri! yorumculuk ve spikerlik bu olmamalı! olmasın da!