osmanlı'nın yükselişini düşman ülkelerin önleyemediği bir gerçektir, ancak osmanlı'nın yükselişini esas önleyemeyen osmanlı'nın ta kendisidir.
bir ülke düşünün, çiftçisi hayvancısı tam olarak kendine yetemiyor, ticaret gayrimüslimlerin elinde, sanayi desen hiç yok, pozitif bilimle ilgilenen alim yok denecek kadar az, ekonomi politikası sadece vergiye ve sefere dayalı.
ayakta kalmanın tek anahtarı var o da sürekli sefer yapıp yeni yerlerin ganimetini toplamak ve oraları da vergiye bağlamak. zaten padişah yeni yerleri fethetmek istemese de sefersiz geçen 1-2 senenin ardından yeniçeriler isyan ettiği için sefere çıkmak şart. osmanlı'nın etrafındaki ülkelerde genelde osmanlıdan küçük olduğu için genelde yenen taraf şanlı osmanlı ordusu.
ha osmanlı hep çıtır çerez ülkeleri mi yendi, tabiki hayır ama habire savaşmaktan öyle ustalaştılar ki gemileri karadan yürüttülerde istanbul'u aldılar. hiç bir ordunun sahip olmadığı savaş stratejilerini osmanlı komutanları düşünür ve uygulardı. peki nihayetinde ne oldu; ateşli silahlar icat oldu, mertlik bozuldu. birinci dünya savaşında ülkemizi alman malı mouser tüfeklerle savundu osmanlı askeri. ingilizler demirden gemilere sahipti bizimkilerin kadırgalarına karşı, bir tane ateşli silah üretilmemişti bu topraklarda toptan başka, topu topu 400 yıllık mazisi olan amerika'nın uçağı vardı.
osmanlı tarihi neden bu tarafından da anlatılmaz hep merak etmişimdir. neden adam gibi bir tarihçi çıkıp osmanlı'nın adam gibi bir ekonomi politikası olmadığından sürekli büyümek zorunda olduğunu ve sonunu hazırlayanında kontrolsüz bir biçimde büyümek olduğunu söylemez.