ben bu yazıyı ona yazdım

entry3438 galeri
    153.
  1. gök gürültüsüne vurgun bir kız tanımıştım, bir kaç kez 'hüve'yi görmüştü ruyasında, çok gençti o vakitler, 15 sene geçmesine rağmen babasını hiç affedememişti, çok okurdu, iyi müzikler dinlerdi, hiç bağırarak ağlamazdı, içi hep sızlardı ama.. bir çift kahverengi göz, ki hem hüznü hem neşeyi aynı anda taşırdı, bazen kalbi doğudaydı bazen batıda paris'te mesela.. hep yalnızdı aslında, aşka inanmaz mıydı yoksa sadece korktuğu için mi kaçardı o duygular keşmekeşinden bilemezdim, kendini pek güzel bulmazdı ama güzeldi, güzel gülerdi, sımsıcaktı bakışı ve sesi herkesten daha başkaydı, hayatı boyunca hiç gerçekten mutlu olmadığını söylemişti bir seferinde, ilk gençlik yılları geride kalmıştı ve iyi ki de geride kalmıştı, zaman sadece karpuzları değil insanları da olgunlaştırır, onu da olgunlaştırmıştı hem de ne biçim...ağlayarak, daha da yalnızlaşarak, içine kapanarak, sigaraya sığınarak, o dağa bakarak, gene ağlayarak.. ömrünün en derin pişmanlığıyla bile isteye hep kendini kanatarak.. dünya cehenneminde yaşayan en iyi kalpli kızdı o, hiç anne olamayacaktı belki, öyle asiydi ki.. kendini bildi bileli asiydi, kimseye asla zarar vermezdi ama hiç bir baskıya da boyun eğmezdi istese de eğemezdi, eğmek zorunda kaldığında eğiyormuş gibi görünür ama içinden gene de eğmezdi, bir de dalga geçerdi içinden kıs kıs gülerek, kavgadan nefret ederdi, kavga edemezdi de zaten, en fazla yaptığı şey kapıyı kapatıp gitmek olurdu, hayatı boyunca hep kaçtı zaten, ne zaman incitilse, gururu kırılsa hep çekip gitti, güçlü filan değildi ha, sadece güçlü görünürdü, belki bütün insanlardan daha hassas daha duygusaldı.. ne zaman haritama yağmur yağsa, gök küle kesse ne zaman, ne zaman duysam bu hain gök gürültüsünü onu çok özlerim, onun ömrünü, sevdasını, yalnızlığını, dostluğunu.. dün güneyde, bugün kim bilir hangi şehirden kaçma arefesinde yarın belki saçlarını okşayan o ilk ve tek erkeğin şefkatli ellerinde..
    0 ...