zengin kız fakir erkek birlikteliği

entry12 galeri
    9.
  1. son derece rahat bir koltuktaydım. müşterinin göt huzurunu önemseyen bir mekandı burası. zira kol gibi sokacaklardı hesabı. o ana kadar en azından kıvama getiriyorlardı. açık renkler hakimdi ortama. klasik müzik çalıyordu. her şey parlıyordu. bir ben soluk kalmıştım. hele karşımda oturan sevgilinin gözleri... ışıl ışıldı. çünkü en sevdiği mekana gelmiştik. bense ilk defa bulunuyordum böyle bir yerde. o önermişti, hayır demek olmazdı.

    gününü anlatıyordu. hangi mağazalara girip çıktığını, neler aldığını, arabasını servise bıraktığını, babasının aldığı yeni işi, annesinin ispanya turuna çıkmak üzere olduğunu, kardeşinin son model spor arabasına nasıl aşık olduğunu... ilgiyle dinledim. gerçekten... zira tek bir ortak nokta yakalamak için çırpınıyordum, zerre umudum olmamasına rağmen. kendi günümü düşündüm sonra, bu ayki aidatı ödeyemeyişimi, uzun zamandır iş alamayışımı, primi ödemek için annemden para isteyişimi...

    ne işim vardı böyle bir yerde? gelirime bakılmaksızın şişirilmiş kredi kartı limitime güveniyordum. hesap kesim tarihi geçmişti, önümüzdeki aya kalacaktı buranın bedeli. onun da minimumunu ödeyecektim. iyice gerildim...

    garson masaya geldiğinde önümdeki bıçağın sapını sıvazlıyordum ağır ağır. "buyrun beyefendi" diyerek menüleri bıraktı. sevgili susmak nedir bilmezcesine konuşmaya devam ediyordu. o esnada bıçağı, kızın kafasına fırlattığımı hayal ettim. akabinde masa örtüsünü hızla çekip her şeyi devirdiğimi... şaşkın gözler üzerimdeyken çekip gidişimi. hayalime bile gerçeği bulaştırdım hemen. vereceğim zararın bedelini ödeyemezdim.

    fiyatları önceden aşağı yukarı tahmin etmiştim. ancak menüyü açtığımda tahminlerimin oldukça aşağıda kaldığını gördüm. adını dahi telaffuz edemediğim kökenleri avrupa kraliyet ailelerine dayanan yemekler ateş pahasıydı. boncuk boncuk terlemeye başladım. başımdan aşağı süzülen kaynar sular, yanağımda hasıl olan karıncanlanmayla birleşti. dişlerimi sıkıyordum. kısmi yüz felci geçirmek üzereydim. sesler iyice boğuklaştı. acaba belli ediyor muyum diye bir yandan sevgiliyi, diğer yandan yaklaşıyor mu diye garsonu keserken şeş beş olacaktım. o an buharlaşıp yok olmak istedim, yitip gitmek uzaklara... hatta mümkünse zamanı geri almak. en ucuzu seçsem belli olacaktı niyetim; en pahallıyı seçsem dilim tutulurdu, taş olurdum. çaresiz, seçimi ona bıraktım. ne de olsa mekanın gediklisi oydu. ancak benim gediklenmeye niyetim hiç yoktu.

    garson elinde başka bir menüyle yaklaştı. "yemekle birlikte şarap alır mısınız?" diye sordu. "senin şarap alır mısınız diyen ağzını yüzünü skeyim" dedim. içimden. olan olmuştu artık. belli bir yerden sonra hayır demek mümkün değildi. pek tabi şarap seçimini de ona bıraktım. aklımdan saçma sapan şeyler geçiyordu.
    tuvalete koşup arkadaşımı arayıp en basit numarayı yapmak istedim. 10 dakika sonra beni aramasını, acil bir durum nedeniyle çağırmasını isteyecektim. bir şeyler bulurduk elbet, yalan mı yoktu? boşver dedim sonra kendi kendime... tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakmalıydım. sigara içmek niye yasaklanmıştı ki mına koduğumun yerinde, tam da en çok ihtiyacım olan şu anda!

    yemekler geldi.... kocaman tabağın ortasında minicik bir et parçası, etrafında sebze parçacıkları ve üzerinde bir adet maydanoz. maydanozdan nefret ederdim oysa. keşke baştan söyleseydim. maydanozsuz ne kadar olurdu acaba?

    yemek boyunca dengim olmayan bir insanla, dengim olmayan bir mekanda ne işim olduğunu sorguladım. bu ilişkinin devamı maddi, manevi anlamda çökmem demekti.

    hesabı istemeden önce tuvalete gideyim dedim. en azından elimi yüzümü yıkayıp rahatlamam gerekiyordu. geri döndüğümde önüme çıkan ilk garsondan hesabı getirmesini istedim. "hesabınızı hanfendi ödedi" dedi. o anki hislerimi kelimelere dökebilmem çok zor. masaya doğru taklalar atarak ilerlemek, alnının ortasından öpmek, bıçak fırlatmak istediğim için defalarca özür dilemek istedim. elbette bütün ağırlığım ve sahte kızgınlığımla ilerledim. "neden böyle bir şey yaptın, teşekkür ederim ama hesap ödetmeyi sevmiyorum" dedim. bir süre sahte bir tavır takındım.

    O gece sıçmadım. Bu kadar değerli bir yemeği bedenimden söküp atamazdım.

    1 hafta kadar sonra da bir yeşilçam klasiği yaşamamak için zengin kız - fakir erkek ilişkisine noktayı koydum. şimdi düşünüyorum da... devam etseydim belki babası beni ofisine çağırıp kızının peşini bırakmam için kaç para istediğimi sorardı. en azından şu aidatı öderdim.
    6 ...