aslına bakılırsa, 'çok eşlilik' tanımlaması dilimize yanlış yerleşmiştir. 'eş' kavramı, ifade ettiği anlam itibarı ile hem tamamlayıcı ve hem de koşut bir kavramdır. yani, eş sözcüğü, birden fazla değerle, daha doğrusu çoklukla nicelenemez. dolayısı ile bir erkek, bir kadınla evli ise o kadın, o erkeğin eşi diğer durumlarda ise ancak, yüzdelik değeridir. bu durum, matematiksel olarak, iki kadında %50, üç kadında %33, dört kadında %25 olarak küçülerek devam eder gider.
bildiğim kadarıyla, bu ülkede kimse-kimseyi, imam nikahı ile zina yapıyor diye mahkemeye vermiyor, cezalandırmıyor, hapse atmıyor. kumalığı, bir kadın olarak, eskilerin deyimi ile 'izzet i nefsine' yedirebiliyor isen, sorun yok! sen git, 'zengin, kariyerli, cinsel anlamda güçlü' olarak tariflediğin erkeğin ikinci, üçüncü, dördüncü ya da sayısı belli olmayan karılarından biri ol! medeni kanun'u bu çirkinliğe alet etmeye, çağdışılığına bir kılıf gibi kullanmaya ne gerek var?
- lakin hesap o değil! bu hesap, başka hesaptır ve bünyesinde alışıla-geldik şark kurnazlıkları barındırır.
cahil olan ve aslında öyle de kalması, gizliden-gizliye amaçlanan bir toplumun, dini de olabildiğince istismar ederek yönlendirme, tabiri caiz ise, bir zamanlar medeni kanunla kapıdan kovulan bir zihniyetin, ortamı müsait görerek, bacadan girme çabasıdır.