öncelikle rte'nin özellikle dış temaslarda, uluslararası toplantılarda akılcı ve doğru, ya da doğruluğu tartışılsa da yerinde ve duruş itibariyle de genel olarak türk insanın gururunu okşayacak, hoşuna gidebilecek tavırlar içinde bulunduğu inkar edilemez.. burada varılabilcek bir çıkarım ise akp iktidarının kiimilerine iyi kimilerine göre kötü sayılabilecek işlerinin yanında çok önemli yanlışlarının olduğu, bu yanlışların ülkeye zarar verdiği ve ülkenin daha iyi yönetilmesi gerektiği gerçeğinin yanında bir çok kesimin de aslında içten içe katıldığı bir durum vardır ki o da tayyip erdğan'ın başbakanlık görevininde kanıksandığı gerçeğidir. rte'nin türkiye'nin yeni dünya çağına girerken millet genelinde yakaladığı imaj göz önüne bulundurulduğunda onun yerine geçebilmek için ise bu havayı bozmak ve rte'ye tam anlamıyla alternatif olabilecek bir lider gerekmektedir. ancak görünen o ki, kemal kılıçdaroğlu hem rte'ye alternatif olabilme hem de bu göreve tamamen vakıf olma adına gerekli havayı yakalayamamaktadır.
öte yandan, bir partinin iktidara gelebilmesi için ülkeyi mevcut iktidardan daha iyi yönetebileceğini insanlara somut bir şekilde ikna etmesinin yanında parti liderinin de dürüstlük ve vaadler dışında mizaçsal olarak ta bir takım özelliklere sahip olması gerektiği gerçeğini hele de türk seçmeni açısından göz önüne aldığımızda şu anki siyasal manzaralar itibariyle rte'ye alternatif olabilecekgerçek bir lider göremiyoruz. elbette bir partiye br şahıs için oy verilmez ama zaten şu da yadsınamaz ki akp'nin başnda başka bir şahıs olsaydı şu anki konumundan çok çok farklı olurdu. bu açıdan parti başkanları bir partiye oy verirken ana unsurlardan biridir.
bu unsur üzerinden kılıçdaroğlu'na baktığımızda ise, örneğin kendisini obama'nın yanında, bir islam konferansında, avrupa parlemeontosunda ya da yunan devlet başkanıyla bir arada hayal edemiyoruz. gerçek bir lider profilinden uzak görüntü segiliyor. daha çok parti içi yada dışı, başka otoritelerin güdümünde gibi..
evet, belki rte'ye alternatif olamaz ancak orta vadede ülke çıkarları ve toplum-devlet ilişkisinin daha doğru yönlü selameti açısından düşündüğümüzde ise kemal kılıçdaroğlu'nun iç yönetimde rte'den daha adaletli ve daha dürüst bir çizgi izleyeceği, kadrolaşmaya bağlı aksaklıkların zayıflayacağı, gazetecilerin boş yere tutuklanmayacağı ve insanların haksız yere yargılanmasının önüne geçileceği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve de laikliğin daha belirgin uygulanacağı ve daha ılımlı bir hava yakalanacağı yönünde güven veren tarafının yanında en büyük sorun olan ekonomi, eğitim ve iç politikada neler yapacağını kestirmenin ve çeşitli bakış açılarıyla övülen şu dış politikada nasıl bir seyir izleneceğinin epeyce muğlak olması bir kuşkuya, emin olamayış ve güvenememeyişe mahal veriyor.. yani nihayetinde sadece dürüstlük te bir partiye oy vermek için yeterli değil.
kemal kılıçdaroğlu'nun ecevitvari bir havadan sıyrılıp daha güçlü ve her kesimi kucaklaabilecek havayı yakalaması lazım. çünkü nihayetinde seçimdeki tatmin edici bir başarı için tipik chp seçmeni dışındaki kesimden de oy almak zorunlu olacaktır..
