koşuşturuyoruz, uğraşıp çabalıyoruz, hep yoğunuz, her an bi işimiz var. ama hiçbirşey yaptığımız yok. aklımızda hep istekler var. arzular var. şunu da yapsam, bunu da yapsam diye planlar var hep kafamızda. o zaman biz kendimiz için hiçbirşey yapmıyoruz. ya ailemiz için , ya gelecegimiz için yada saçma sapan hırslarımız için bişeyler yapıyoruz hep. bedenimiz için yapıyoruz. bedenimizi besleyip, giydirip, yedirip, içirip, gezdiriyoruz sadece. ya ruhumuz? ona ne verebildik? yada onun için ne yapabildik. ne zaman sadece hoşumuza gittigi yada bizi rahatlattığı için bişeyler yaptık. çok nadir. yada yok..
öyle anlar oluyor ki ruhumuzun ne kadar aç oldugunu, gün içinde koştururken ansızın bastıran yağmur sayesinde anlayabiliyoruz. yağmur yağıyor, ıslanıyoruz ama içimizden bi ses kaçmamamız için bize öyle bi baskı kuruyor ki, ıslanmamak ve ıslanırken hafiften sırıtmamak elde degil.
yagmur yağarken bilerek ıslanmak ruhumuzu besleme yoludur. tıpki sözlük gibi. sözlükte girdiğimiz entrylerin iyi oylanması gibi. ama ben genede yağmurda bilerek ıslanmayı hiçbirşeye degişmem..