jokond ile si ya u

entry6 galeri
    3.
  1. üçüncü kısım
    jokondun encamı

    şang hay şehri

    şang- hay büyük bir limandır,
    mükemmel bir liman.
    gemileri daha kocamandır
    boynuzlu bir mandarin konağından.
    vay vaaay!
    ne acayip yer be şang-hay...

    mavi nehirde akar
    hasır yelkenli kayıklar.
    hasır yelkenli kayıklarda
    çıplak kuliler pirinç ayıklar
    pirinç sayıklar..
    vay vaaaay!..
    ne acayip yer be şang-hay...

    şang-hay büyük bir limandır.
    beyazların gmileri kocamandır,
    sarıların kayıkları küçücük.
    kızıl saçlı bir çocuğa gebe şang-hay.
    vay vaaaay!..
    ne acayip yer be şang-hay...

    muharririn not defterinden

    dün gece
    limana girince gemi
    jokond kğağı atto karaya.
    şang-hay kazan o kepçe
    hal oldu si-ya-u'sunu arıya arıya.

    muharririn not defterinden

    "çin işi japon işi
    bunu yapan iki kişi
    biri erkek biri dişi.

    çin işi japon işi
    seyrediniz ne hünerdir
    li-li-fu'nun bu son işi."

    bağırıyor avaz avaz
    çinli hokkabaz
    li.

    sarı sıska bir örümceğe benziyen eli
    fırlatıyor havalara ince uzun bıçakları:
    işte bir
    bir daha
    bir daha
    bir daha
    beş
    bir daha.

    havlarda şimşekli daireler çizerek
    bıçaklar birbiri ardınca fırlayıp akıyor.
    jokond bakıyor,
    daha da bakacak
    bakacak fakat:
    kocaman renkli bir çin feneri gibi
    sallanıp karıştı ortalık:
    "- yol verin varda
    çan-kay-şi'nin celladı
    yeni bir kelle kovalıyor.
    yol verin varda...

    biri önde biri arkada
    iki çinli fırladı köşe başından.
    öndeki koşuyor jokonda doğru.
    bu ona doğru koşan oydu, oydu, o.
    si-ya-u'su onun
    kumrusu onun.
    si-ya-u'm benim
    si-ya-u..
    etrafı sardı bir stadyum uğultusu.
    ve sarı asyanın al kanıyla
    boyanmış olan
    nemrut ingiliz lisanıyla
    atıldı naralar:
    "- yakalıyor
    yakalıyor
    yakaladı
    yakala..."
    jokondun kollarına üç adım kala
    yetişti çan-kay-şi'nin celladı.
    parladı
    pala..
    kesilen bir et kırılan bir kemik sesi.
    yuvarlandı ayağının dibine
    kana bulanmış sarı bir güneş gibi
    si-ya-u'nun kellesi..

    ve işte böyle bir ölüm günü
    şang-hayda kaybetti floransalı jokond
    floransadan daha meşhur olan tebessümünü.

    muharririn not defterinden

    çin kamışından bir çerçeve.
    çerçevede resim.
    resmin altında isim:
    jokond..
    çerçevede resim:
    çerçevede resmin gözleri yanıyor
    yanıyor.
    çerçevede resim:
    çerçevede resim canlanıyor
    canlanıyor.
    ve birden
    atlıyormuş gibi boşluğa bir pencereden
    fırlayıp çıktı resim çerçeveden;
    ayakları yere vurdu.

    daha ben haykırırken adını
    karşıma dikilip durdu:
    muazzam bir kavganın dev kadını.

    o yürüdü
    ben peşinden
    kızgın kızıl tibet güneşinden
    çin denizine kadar
    gidip geldik
    gelip gittik.

    jokondu
    düşman elinde
    bir şehrin kapısından
    gece gizlice çıkarken gördüm;
    onu, süngülerin çatıştığı bir kapışmada
    bir britanya zabitinin
    gırtlağını sıkarken gördüm.
    onu:
    içinde yıldızlar yüzen mavi bir su başında
    bitli kirli gömleğini yıkarken gördüm....

    ocağında odun yanan bir lokomotif
    üfliyerek, püfliyerek sürüklüyor peşinden
    beheri kırk kişilik kırk kırmızı vagonu.
    vagonlar geçti birer birer.
    son vagonda gördüm onu:
    başında tüyleri yoluk bir kuzu kalpak
    ayaklarında çizmeler
    sırtında meşin ceket
    bekliyor nöbet...

    muharririn not defterinden
    ey benim sabırlı okuyucularım!
    şimdi sizinle biz
    şang-hayda fransız divanı harbindeyiz.
    hakimler:
    dört jeneral, on dört miralay
    ve süngü takmış kongolu zenci bir alay.
    maznun:
    jokond.
    dava vekili:
    fazla miktarda deli
    yani fazla miktarda sanatkar
    fransalı bir ressam.
    sahne tamam.
    başlıyoruz:
    dava vekili müdafaasını yapar:
    - efendiler
    huzurunuzda
    maznun sıfatıyla bulunan bu eser
    büyük bir üstadın en manalı kızıdır.
    efendiler.
    bu eser...
    efendiler...
    alev dolu bir tas gibi yanıyor beynimin içi...
    efendiler
    leonar da vinci...
    efendiler...
    rönesans...
    efendiler...
    bu eser
    bu eserin bir misli daha...
    efendiler üniformalı efendiler.......
    -eees!
    yeter.
    dırlanma bozuk bir mitralyöz gibi.
    zabıt katibi,
    kararı oku.
    zabıt katibi kararı okur:
    - ihlal edilmiştir çinde
    fransız tabasının hukuku
    mezbure jokond binti leonardo tarafından.
    binaen
    aleyh
    münasip gördük maznunenin
    ihrakı binnarını.
    ve yarın gece doğarken ay
    senegalli bir alay
    infaz edecektir divanı harbimizn
    bu kararını…
    ihrakı binnar
    şang-hay büyük bir limandır.
    beyazların gemileri kocamandır.
    sarıların kayıkları küçücük.
    kalın bir düdük.
    ince bir çinli çığlığı.
    limana giren bir gemi
    devirdi hasır yelkenli bir kayığı...
    ay ışığı.
    gece.
    bilkelerinde kelepçe
    jokond bekliyor.
    es rüzgar es..
    bir ses:
    - haydi çakmağı çakın.
    yakın jokondu yakın...
    ilerliyen bir karaltı
    bir parıltı...
    çakmağı çaktılar
    jokondu yaktılar.
    kıpkırmızı bir alevle boyandı jokond.
    güldü içten gelen bir tebessümle
    gülerek yandı jokond..........

    sanat, manat, eser, meser, filan, falan, ezel, ebet
    eeeeeeeeeeeeeyt,,,
    "işte o kadardir ol hikayet
    "bakışı duruğu bi nihayet...
    temmet..."
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük