civcivler toplu halde alınırsa ve çok küçük değillerse aslında bir hafta on günden fazla sürebilecek aktivite.
zannedersem sekiz sene oldu bu yüzden ne kadar uzun süre baktığımı* hatırlamıyorum. pazarda kaybolmamak için annemin elini sıkarak çevreme bakındığım klasik pazar gezmelerinde beni özendiren iki bölüm vardı, yeni çıkmış eriklerin sergilendiği bölüm ve tabii civcivlerin cikleyip durduğu bölüm.* erik hevesi çok kısa bir vakit sürüyordu çünkü erikler kısa zamanda ucuzlayıp evimizi şenlendiriyordu ama civcivler hem daha cezbedici hem de daha ucuzdu.*
neyse işte en sonunda annemi civciv almasına ikna edebildim. pazardan dönünce sordum "anne civciv aldın mı?" diye gülüşünü saklayarak "almadım." diye fake atmaya çalıştı ama elindeki kağıt torbaların* birinden gelen sesler onu ele veriyordu. kısaca yemezlerr.
üç tane civciv almış. leğene koyduk. yemini verdik. sevdik mıncırdık bi güzel. çok geçmeden bir tanesi bir gece yarısı hayata gözlerini yumdu. çok ağladım o gün. yan apartmandaki komşu bile duymuş. diğer civciv de öteki civciv tarafından tüyleri yenmek suretiyle taciz edilerek öldü. son hayatta kalan civcive "survivor" anlamına gelen haylaz adını koydum.*
civcivlerin birbirini öldüğünü gören annem halime üzüldü ve gitti bana on bir tane daha civciv aldı. ortalık birden kümese döndü. bir mukavva içinde bir sürü civcivim olmuştu, civcive doymuştum. gece uyumadan önce üzerine bir şey örtüyorduk bazen örtüyü üzerlerinden çekip kontrol ediyordum, sapsarı bir yumakla karşılaşıyordum, güzel bir görüntüydü.
ilginç ama bu civcivlerde önceki gibi ölüm olaylarına rastlandığını hatırlamıyorum. sadece bir tanesi biraz* fenalaştı, balkonda güneşe yatırdık geldiğimizde scooter bulduk.
yalnız bir sorun vardı, benim haylaz adını taktığım koca civciv* diğer civcivlere sürekli rahatsız ediyordu. bu civcivi engellemek için en sonunda mukavva kutuyu klasörle ikiye ayırdı. on civciv bi tarafta gece lambasının yanında yatıyor, bir tanesi de karanlıkta tek başına düşünüyordu, bu sahneyi hiç unutmam. yalnız bir tanesi kafasını klasöre sıkıştırmış, başında bir yara çıkmış ama bişey olmadı.
bu haylaz adını taktığım kuş aynı zamanda mukavvayı zıplayarak aşmayı başaran ilk civcivimdi yanlış hatırlamıyorsam. civcivler arasında hep bi zıplayıp kutudan çıkma yarışı vardır**ilk çıkan da bu haylaz olmuştu çizgi film izlerken bi baktım bizim civcivler ayaklanmış isyan için bana doğru yaklaşıyorlar.
gel zaman git zaman yolculuğa çıkmadan önce bu hayvanları küvete bıraktık suyunu yemini verdik, geldiğimde de sapasağlamlardı, hayret. sonra balkona yuva yaptık orası da kümese döndü, yan komşumuz kızmaya başladı ki haklıydı da karşı balkon bildiğin hayvanat bahçesine dönmüştü. annem baktı bu civcivler dokuz canlı hepsini yufkacıya verdi*. Ondan sonra da civcivlerden bir haber alamadık. ama şu haylazı hep özlemişimdir. türlü deneyler yapmıştım üzerinde, uçması için havaya atmıştım parkeye düşmüştü, üzerine bantlar yapıştırmıştım kuşu, bi güzel yıkayıp öyle çıkarabilmiştik, türlü eziyetler görmüştü. şimdi görüp de bi helallik isteyebilsem keşke. muhtemelen haşlanıp yenilmiştir.