senden ayrı geçen günler,
ha bugün ha yarın biter,
omzumda bunca yük varken,
biri iner biri biner...
diye mırıldanıyordu delikanlı. daha çabuk nasıl evlenebilirim diye düşündü bi an şarkının etkisiyle. kendini delikanlı sanıyordu. çevresindeki tüm insanlar sanki ona baskı yapıyor, kahve arkadaşları, bakkaliyesinden tut da berberine kadar ona güleryüzle bakıp içinden s.kilmiş kadına nikah kıydı zuhahah diye gülüyordu adeta. genç delikanlı sevdiği kızın ardında durmak istiyordu, seviyordu çünkü, hangi dağ büyüktü sevgisinden?
düşünüyor, düşünüyor ama bi çıkar yol bulamıyordu. sevdiceği ile güzel hayaller kurmak isterdi o da. temiz ve ellenmemiş göğüsler, sağlam bir zar isterdi ama gönlü ayı erkekler tarafından s.kilmiş, kaslı baldırlar arasında acı acı s.kilmiş ve son kullanma tarihi geçtikten sonra sümüklü mendil gibi atılmış bir bayana tutulmuştu. kime ne açıklayabilirdi ki bu akşamüstü dinlediği şarkıyla efkarlanmışken kafasında bu vardı, bu akşam bunu düşünüyordu genç delikanlı. düşündükçe çıkamıyordu içinden bu durumun.
sevgilisi gelinlikli düşler kuruyordu. sanki bekaretin, masumluğun simgesini birkaç saatliğine üstüne taktığında temizlenecekti. üstünde inleyip terleyen, her türlü fanteziyi yapan erkek yahut erkekleri unutacaktı. sanki düğünden sonra masum bir kız edaları ile daha önce kimlerin s.kini tuttuğu eliyle kaynana ve kaynatasının elini tutacak ve alnına götürüp öpünce tertemiz, sütten çıkmış ak kaşık olacaktı.
adamın düşünceleri kafasında tilki oldu da kuyrukları birbirine dolandı iyiden iyiye. acaba bu iş henüz başlarken bitmeli miydi? yoksa göğüsleri okşanmış, amerikan saksafonları yaptırılmış, belki yüzlerce defa ilişkiye girmiş bir karıya nikah kıyıp onun adını temizliğe çıkarmalı mıydı? hani genelevden alıp çıkarsa herkes bilecek o kadının ne türlü olduğunu. herkes yüzüne söyleyecekti orospuyla mı evlendin deyu ama önceki hayatında ne tam bi orospu ne de dürüst ve namuslu bir kadın ile ilişki içinde olmadığından herkes ardından konuşacaktı.
belki nikah kıyacaktı ama hep, her daim aklının bir köşesinde, kalbinin tam ortasında yer alacaktı. düşünecekti hep. acaba karımi kendini benden önce hüpletip gümletenlere daha mı aşıktı? acaba o cinsel uzuvlar üstünde zıplarken daha mı mutlu, daha mı enerjikti?
acaba göğüslerinin arasına boşaldılar mı acaba ne tür pozisyonlar yaptılar diye içi içini kemirecekti. ve bir gün sahilde karısıyla ilerlerken, önündeki bebek arabasındaki bebeğini gezdirip çekirdek çitlerken birkaç erkeği görecek ve onlara bakacaktı tesadüfen. onlar da karısına doğru bakacak ve kendi aralarında fısıldaşacaklardı ve ulan iyi önlü arkalı s.ktik bu karıyı bak evlenmiş diyeceklerdi belki de..
acaba karımı benden önce acı acı inleten bunlar mıydı diye düşünecekti genç delikanlı.. ağlıyordu hüngür hüngür, içinden ağlıyordu ama şarkı sona ererken.
o esnada bakire olmadığı halde gelinlik giyme düşleri kurup temiz olacağını sanan sevdiceğinden mesaj geldi. kim bilir evdeyim diyordu ama bakire değil ki belki başka kaslı bir erkeğin göğüs kıllarını avuçluyor, penisini ağzında büyütüyordu o mesajı yazarken..
mesajda: aşkımm öyle güzel gelinlikler baktım ki inanamazsın. süper bir de seninle bakmak istiyorum hayatım benim, erkek gibi erkeğim.
adam kalktı ve o esnada playlistindeki şarkı da değişmişti.
umutsuz ve çaresiz sallanan elleer,
kavuşulmamayı anlatıyorlar,
duygulandı adam, bakire değildi belki ama hakkıydı gelinlik giymek. kimbilir belki aşıktı ama vermişti erkeklere. ama adam bunu çocuğuna nasıl açıklardı. kalktı karısı olacak bakire olmayan kadını aramak için balkona çıkarken kafasında acı bi türkü mırıldanmaya başladı.
kararsızdı.
acaba bu kadın nikah kıyılmayı hakediyor muydu? temiz değildi, üstünden geçilmiş, sümüklü mendil gibi atılmış ve debelenilmiş, göğüsleri arasına boşalınmış ısırıklar atılmıştı belki. bakire değildi, belki yüzbinlerce erkek ile beraber olmuştu. erkek sokakta karısıyla gezerken üstünde godoş simgesi görmek istemezdi.
kararsızdı adam, hala da içi ağlıyordu. yapamazdı belki delikanlı.
