bu gun herşey fazla mükemmeldi. ilk defa 2 saat uyumama rağmen çok erken ve dinç kalktım. senin o sevdiğin bahçe kapısından dışarı çıktım, şahane bir bahar havası vardı. gerindim çektim temiz havayı ve bol güneşi içime. sonra her zamanki gibi bol otostoplu şekilde okula gittim * ilginçtir hiç beklemedim nerdeyse, ilk gören aldı hep.
sonra beş dakika bile beklemeden bindim kampüse giden ikarusa. cepa durağı olmasına rağmen bomboştu koltuklar. çok şarşırmıştım. bölümden umut'u gördüm içerde yanına oturup kaynattık yol boyu. sonra rahat etmek için çift kişilik boş koltuğa geçtim. edebiyat fakültesinden iki durak önce. sonra birden senin kokunu duydum. ilk başta sineztezik bir şey sandım ama değilmiş. yeni oturduğum yerin bir arkdasında oturan kızın parfümüymüş.. baktım, sana benzettim bi an, ama değildi. sürekli bakıp gizli gizli koklamaya başladım onu sırf seni hatırlattığı için tamda edebiyat fakültesinin orada.
dayanamadım sordum:
kerter - parfümünüzün ismi ne acaba kuzenimkine çok benzettim.
kız - bilmem. yani şey bilmiorum tam adını emin değilim. sanırım doldurma.
kerter - peki, tamam teşekkür ederim.
yine yalan söyledim tanımadığım birine. diyemedim sen olduğunu o kokunun. zaten çok korkmuştu benden. sesinde titreme ve küçük kekelemeler vardı. ama çok haklıydıda. şişman, sakallı, pala bıyıklı bir adam birden önüne oturuo; sonrada onu koklayıp konuşmaya başlıyor.
aramak istedim seni aslında. ama korktum, yersizde değildi aslında. ikimizde biliyoruz herşeyi aslında. neden? niçin? ve nasıl?
herşeye rağmen; iyiki gitmişim o konsere diyorum...
biliyorum belkide bunu hiç okumayacaksın bunları. bildiğim birşey varki; benden ne kadar uzaktada olsan hala iyiliğimi istiyorsun, benim minik hayalet dostum. iyiki varsın, yaptıklarımdan asla pişman olmadım.*