bu geminin yelkenlerine, herifin biri "paris" yazmış
lüksemburg garı'nın dirseğindeki çiçekçiyi bileceksin
yeşil, muşamba ceketli, sarışın, küskün kızcağız
en dokunulmaz kızı, en temiz... fikrimce paris'in
pablo'ya sorarsanız bir taksi şoförüyle yatıyor
pablo! ah pablo! onunla bir tanışsanız
önüne gelene salamanca'dan bir şeyler anlatıyor
babasını orada, bir duvar dibinde bırakmış
halbuki konuştuğu zaman fransız sanırsınız
saint-michel'de bir talebe kahvesindeyim, yalnız
gündüz olduğu hâlde bütün ışıkları yakmışlar
bir cumartesi günü, saat dört buçuğa beş var
ellerim kırılsa, ben senin için bu şiirleri yazmasam
dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam
avanue vagram'da bir akşam yeter bana ağustos'ta
yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl sen, kendine yetmiyorsun, hiç kimse sana yetmiyor
birini bitirmeden aklın öteki yolculukta
dün gece chatelet'de, metro'nun yanı başında durdum
yağmur bilmediğim, başka bir gökten yağıyordu
yağmur saint-jacques kulesi'ne doğru yağıyordu
yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım
şimdi bir nefeste cafe de l'ecluse'ü hatırladım
seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini
kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor
seine gemicileri, her akşam burada toplanırlar
onlar için birtakım maceralar düşünürüm
sine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor
dupont'daki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar
utrillo'nun, bir sokağından seni çektim, çıkardım
elin-yüzün kirlenmiş, üstün-başın toz içinde
sana, mardi gras için bir japon maskesi aldım
sen bana kaptan diyorsun, herkes bana kaptan diyor
sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum.