"Anlayamayan beyinciklere aldırmadan, dünyanın içine eden cehaletin kaynaklarına bakarak, gezegenin nasıl yönetildiğini görerek olur." gibi yazmayacağım... Böyle olsaydı tepki olurdu...
Hayatı boyunca yüzlerce kitapları okumuş devirmiş çok zeki ve bilgili, kibar ve saygılı insanları tanımakla başlar ateizm. bu insan bu kadar kitap okuyor bu kadar kendini geliştiriyor ve her konuda az çok bir bilgiye sahipse neden ateist diye sorar kendince....
Sonra ateist olmayan camiiden ya da kiliseden çıkan insanların ne bildiğine nasıl yaşadığına bakar.
sonra bu iki insanı karşılaştırır. Acaba hangisi yanılıyordur.?
100 den fazla kitap yazmış bu bilim adamı mı ? Yoksa kesilen ineğin allah diye bağırdığına inanan şu dayı mı ?
Sonra kendisi de okumaya başlar nihayetinde bu soruyu sorabilecek bir seviyeye gelmişse bilginin ne kadar muhteşem bir değer olduğunun farkına varma noktasını çoktan geçmiştir. Okudukça öğrenir öğrendikçe daha fazla okur. Sadece okumaz da artık bu bilgiyi kullanmaya da başlar.
Nihayetinde içi rahattır. Onun manevi değerleri başkalarının ya da çürük dişlerle kokan bir nefesten çıkan nefretle söylenen sözlerden çok daha önemli olduğunu bilir.
Bir maneviyatın olması için bir dinin olması zorunluluğunun ne kadar saçma olduğunun farkına varır. Salt maneviyatın insanın içinden geldiğini.
" Öteki dünyada ne halt yerim yoksa ben" felsefesinin maneviyat olmadığının farkına varır. Ve asla cevaplayamayacağı olan "yaratıcı var mıdır yok mudur?" sorusunun cevabını kutsal kitapların veremeyeceğini bilir...
Bir de ağzı kokan bir bok bildiğini sanan ama tek kültürü internet olan bir sürü şakirtlere hedef olacağını da bilir. Ve bu ateistliğine ya da agnostikliğine ayrı bir zevk katar....