üreten biziz yöneten de biz olacağız

entry26 galeri
    14.
  1. üretilen her şeyin yansıması emektir ve bu emeği üreten başlıca kişilere emekçi denir. emekçiler 2 ye ayrılabilir; kafa ve kol emekçileri diye.

    kol emekçileri denen grup bugün bildiğimiz işçilerdir. peki neden kol emeğidir onlarınki? çünkü üretilen emek beden gücüyle oluşturulur. bu emekçi tarzı toplumun en alt sınıfıdır ve işçi sınıfının biricik unsurudur. kısaca proleterya diye anlandırılırlar ve en alt tabaka da bulunan köylüyle yani maraba diye adlandırılır sevgili ülkemde. bu ikisi arasında organik bir bağ bulunur ve toplumun en fakir, en eğitimsiz ve en ezilmiş kısmını oluşturur.

    kafa emekçileri ise günümüz toplumunun yarattığı bir kavramdır. özellikle üretimde mekanikleşmeden sonra sayıları çığ gibi büyümüştür. işçi sınıfına göre çok daha fazla eğitimlilerdir. daha rahat bir yaşam koşullarına sahiplerdir ve bu nedenle küçük burjuva sayılabilirler. memurlar, mühendisler( en alt seviyedekilerden bahsediyorum), öğretmenler hep bu gruba mensuplardır. yarattıkları emek kafalarını kullanaraktır. fakat buna rağmen kafa emekçileri diğer emekçilere bağlılardır çünkü yarattıkları artı değer sayesinde büyük burjuvaziyi yaşatmaktadırlar. örnek vermek gerekirse; bir dershane öğretmenini ele alalım. bu kişi haftada 30-35 saat çalışmasının karşılığında çok az bir ücrete alır ve yarattığı artı değerle işletmeciye gelir sağlar. tabi bu gruğ kol emekçileri kadar homojen değildir. bu yüzden en alt seviyelerdekiler bile en fazla yarı proleter sayılırlar fakat gün geçtikçe daha da sefilleşmektedirler.bu sayılanlar emekçilerin genel özellikleridir.

    tarih sayfası ilkel dönemlerden sonra yani tarım devriminden sonra ezenle ezilen arasındaki mücadeleye tanık olmuştur. bunlar arasında ileri gelen çelişki toplumun gelişmesine neden olmuştur. sanayi devriminden sonra ise bu gelişme tavan yapmıştır. başlarda son derece devrimci olan sanayi devrimi ve onun getirdiği bolluk zamanla kan ve gözyaşına bırakmıştır kendisini. çünkü ezen ezilen arasında süre gelen kavga, had safha varmıştır. işçiler sanayi toplumunun ücretli köleleri olmuş, köyler kentlere bağımlı hale gelmiş ve devlet yozlaşmıştır. toplumun en alt seviyesinde bulunanların yaşadığı umutsuzluk ve çaresizlik toplumda genel- geçer bilgilerin değişmesine neden olmuştur. artan sanayi üretimi yüzünden patlak veren ekonomik krizler devletarası bir emperyalist savaşa dönüşmüştür. ve sonrası kan, baskı ve gözyaşı. işte kapitalist üretimin küçük bir genel işleyişi ve kendi tarihi. eğer emek ile sermaye arasındaki çelişki yok edilebilirse- ki denenbilirse yok olabilir- toplumsal şiddet ve baskı yok olacaktır.
    2 ...