sudan çıkmış balığa dönmenize sebep olan olay. eğer ki bir de başınıza ilk defa geliyorsa, gözünüze takılmış toz pembe gözlüğün acımasızca çıkarılıp yerde parçalandığını hissedersiniz. inanamazsınız. size daha geçen hafta 'sen benim her şeyimsin. sensiz yaşayamam. sen bana ne yaptın böyle?' gibi gerçekten de inandırıcı sevgi sözcükleri söyleyen birinin, uğruna onca şeyi feda etmenize rağmen, bir sebep bile göstermeden aniden çekip gitmesine anlam veremezsiniz. mümkünü yoktur, hala seviyordur sizi tabi ki, 'sadece kafası karışık' diye kendi kendinizi avutursunuz. bugüne kadar kimseye taviz vermemişsinizdir, kimse için kendinizi küçük düşürmemişsinizdir. ama onu karşınızda gördüğünüzde dayanamayıp, 'ne gururu lan' dersiniz kendinize, 'benim canım o, hayatım o benim. o olmazsa ben nasıl devam ederim. hem o da beni seviyor.' diye yanına gidersiniz. ama o gözler, onun gözleri değildir. sizin gözlerinize aşkla bakan o sıcacık bakışlar yoktur artık. karşınızdaki tanımadığınız biridir. boş ve anlamsız gözlerle size bakar. 'ağlama' der sadece. eskiden ağladığınızda sırf siz ağlıyorsunuz diye ağladığı anlar gelir aklınıza. sıkı sıkı sarılırsınız kokusunu çekersiniz içinize. son kozlarınızdır artık. size deli gibi aşık olan o insanın artık orda olmadığını bile bile, bir ümitle yalvarırsınız: 'bırakma beni lütfen.'. herkese övünerek bahsettiğiniz o umursamaz ve gururlu siz kaybolmuştur. düşünebildiğiniz tek şey karşınızda duran sizi sevmeyen birine gitmemesi için neler yapabileceğinizdir. o an idrak edemezsiniz. ama yapacak bir şey kalmamıştır. (bunun aşamalarını entry min ilerleyen kısımlarında anlatacağım.)'bitti işte. olmuyor.' der o çok güvendiğiniz, asla sizi bırakmayacağını ne olursa olsun yanınızda olacağını söyleyen insan. bir şey diyemezsiniz sadece ağlarsınız. son bir umutla sorarsınız 'beni çıkardın mı artık tamamen hayatından?'. çıkarmasa nolucaktı ki sanki ama o an bu tarz ayrıntıları düşünemezsiniz sadece onu istiyorsunuzdur hayatınızda öyle veya böyle. 'artık yüzüne bakamam. bitti bu kadar.' ve gider.işte terk edilme eylemimiz tamamlanmıştır. bundan sonra yaşanacaklar bir kaç evrede gerçekleşir.
1) isyan evresi
gözleriniz ağlamaktan acıyana kadar ağlarsınız. hiç durmadan ağlarsınız, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmazsınız. sürekli onunla olan anılarınız aklınıza gelir size hiç 'seni hiç bırakmayacağım. asla.' dediği anlar gelir. daha çok ağlarsınız. inanamazsınız. kendinizi tırmalamak istersiniz hatta bazen yaparsınız da. genel olarak bireyin kendine zarar verme eğilimi bu evrede sıkça görülür. bilinçli olduğunuz anlarda hep aklınıza o ve onunla yaşadıklarınız geldiği için bilinçsiz olmayı istersiniz. bunun yolları da uyumak, sarhoş olmak, uyuşturucu kullanmak ya da ölmektir. karakterinize göre bu dört yoldan birine yönelirsiniz. kendinize acı çektirmekten mazoşistçe bir zevk aldığınız için eskiden size ait olan şarkıları dinlersiniz. ağlamanın sınırlarını zorlarsınız. arkadaşlarınız sizin için oldukça endişelenir ve terk eden taraf hayatı boyunca yemediği küfürü bu evrede yiyebilir. arkadaşlarınız sizi eğlendirebileceklerini düşünerek kafanızı dağırmak için saçma sapan yollar deneyebilir. ama en klasiği tabi ki 'sana sevgili mi yok' cümlesidir. yok ulan. tabi ki bu evrede yemek size hatırlatılmadıkça ihtiyaç duymadığınız bir nesneye dönüşür. eğer terk eden kişiyle aynı ortamda bulunuyorsanız (okul, iş yeri, sosyal bir ortam vb.) onu görünce size acıması ve ne hale düştüğünüzü görmesi için zaten bok gibi asık olan suratınızı iyice asarsınız. bunun esas nedeni hala terk eden kişinin sizi sevdiğini düşünmenizdir. dediğim gibi bunu kabul etmesi biraz zaman alır. belki size acır ve geri döner diye zaten yok olan gururunuzu iyice yerlere atarsınız. eğer ortak bir iki arkadaşınız varsa onların yanında da iyice kendinizi acındırırsınız. dıştan bakılınca tam bir zavallısınızdır artık. bravo amacınıza ulaştınız.
2) sorgulama evresi
biraz daha mantıklı düşünebilmeye başladığınız evredir. artık o kadar sık ağlamazsınız. geceleri başınızı yastığa koyduğunuzda biraz ağlarsınız, birlikte yaptığınız şeyleri günlük hayatta yalnız yaparken ağlarsınız, birlikte geçtiğiniz yollardan yapayalnız yürürken ağlarsınız, en son onunla buluştuğunuzda giydiğiniz kazağınızı belki kokusu sinmiştir diye koklamaya çalışırken acizliğinizin ve onu ne kadar özlediğinizi fark edip ağlarsınız. küçük şeyler sizi ağlatir, küçük anılar... ama dediğim gibi birinci evredeki gibi durup dururken ağlamazsınız. iştahınız hala kapalıdır ama en azından yemek yemek için çabalarsınız. artık onu gördüğünüzde kendinizi acındırmak için uğraşmazsınız. bunun için ekstra bir çaba harcamanıza gerek yoktur zaten. sadece olduğunuz gibi davranırsınız ve mümkün olduğunca onunla göz göze gelmemeye çalışırsınız. bu evreyi diğerinden ayıran en önemli özellik artık terk eden eski sevgilinin sizi sevmediğini kabullenmeye başlamanızdır. 'yalanmış.' diye düşünüp durursunuz. kendi kendinizi ikna edersiniz. çok acıdır, ama yüzleşmeyi başarırsınız. bu kadar güvendiğiniz birinin nasıl böyle bir şeyi size yaptığını anlamaya çalışırsınız. bir insan bu kadar kötü olabilir mi? bu kadar acımasız ve adi? onun uğruna kaybettiğiniz şeyleri düşünürsünüz. gururunuzu, inancınızı, masumiyetinizi düşünürsünüz. onunla birlikte olabilmek uğruna kırdığınız diğer kalpleri düşünürsünüz. tüm fedakarlıklarınız gözünüzün önünden geçer. 'bunu hiç hak etmedim ben.' diyebildiğiniz an bu evreyi tamamlarsınız.
3) intikam evresi
artık ağladığınız anlar baya azalmıştır. daha doğrusu ağlamanın anlamsızlığını fark edersiniz. giden gitmiştir. yapabileceğiniz bir şey kalmamıştır. üstelik gözünüz aniden açılmıştır. siz orda bitkisel hayattaki hıyardan farksızken o hayatına kaldığı yerden son hız devam edebiliyordur. bir de yüzsüz gibi eğlendiğini size duyurma merakındadır. sanki seni bırakan benim allahın belası bu neyin egosu hala. neyse. onu sevdiğiniz anlar artık size çok uzak gelmektedir. sanki o sevdiğiniz insan ölmüştür ve şu anki onun bedenini ele geçirmiş bir piç kurusudur. böyle düşünmek sizi rahatlatır. karşınızdaki insana nefret duymaya başlayabilirsiniz. artık size acımasını istemek şöyle dursun ağzına itinayla sıçmak istersiniz. bedduaların doruk yaptığı bir evredir bu evre. anca idrak edersiniz çünkü size yapılan haksızlığı. ve artık oldukça neşeli davranmaya çalışırsınız. hatta arkadaşlarınızdan kafanızı oyalamak için size yeni birilerini ayarlamasını istersiniz. kimse sizin onu unuttuğunuza inanmaz. aslında unutmamışsınızdır. (diğer evrede bundan bahsedeceğim.)ama siz herkese dersiniz 'yok ya valla böyle bir insanı sevemem, geçmişte kaldı.' genelde bu evrede ilk evrede yapılanlardan büyük pişmanlıklar duyulur. ve o anlar hatırlanmamaya çalışılır. artık terk eden bireyle olan anılar yasaklı bölgedir ve beyninizin o alana girmesine asla izin vermezsiniz. bir kaç kısa ilişkiniz olabilir ve bunu onun gözüne sokmak istersiniz. abartılı kahkahalar ve 'bak hayata devam ediyorum' kaygılı facebook paylaşımları(resimler statusler şarkılar) bu evrede görülebilir.
4) yanıldığını kabulleniş evresi
bu evreye geçiş uzun olabilir. çünkü bu evre için tetikleyici bir olay olması gerekir. bu, ona ait , unuttuğunuz bir eşyası, size yazmış olduğu önemsiz bir not, ya da bir gece görülen sinsi bir rüya olabilir. bunlardan biri onu hala sevdiğinizi fark etmenizi sağlar. köpekler gibi seviyorsunuzdur hem de. her şeye rağmen şu an dön dese koşarak dönersiniz. ne kadar inkar etmek isteseniz de o hep farklıdır, hep sizin için farklı kalacaktır. çünkü yarım kalmıştır içinizde, tamamlayamamışsınızdır. onu özlemeye ve sevmeye mecbur olduğunuzu hissedersiniz. 'başka kimse o olamayacak mı? kimseyi sevemeyecek miyim ben?' diye düşünmekten kafayı yersiniz. hatta uzun bir süre sonra ilk kez bu evrede şiddetli ağlamalar görülebilir. ama ilk evreye göre daha mantıklısınızdır artık. sahte mutluluk oyunlarına son verirsiniz. zamanı akışına bırakırsınız ve geçişiyle birlikte acılarınızın da azalacağı günü beklersiniz. ve zaten fark edersiniz ki ilk zamanlardaki kadar yoğun değildir o acınız. bunu fark etmek size biraz da olsa umut verir. hayatın sürprizlerle dolu olduğunu kendinize hatırlatırsınız ve zamanın neler değiştireceğini, bir sene sonra belki tamamen başka biri için üzüleceğinizi düşünerek kendinizi avutursunuz.
5) alışma evresi
o hayatınıza girmeden önceki rutininize dönmeyi başarırsınız. artık eskisi kadar sık aklınıza gelmez. onu belki bir gün unutacağınızı bilirsiniz ama size yaptıklarını unutmazsınız. bir hayat dersi gibi sürekli aklınızda kalır. kimseye koşulsuz güvenmemeyi öğretmiştir çünkü size. olgunlaştığınızı hatta büyüdüğünüzü hissedersiniz. toz pembe gözlükleriniz bir daha takılamayacak haldedir, yeni hayatınıza alışmaya çalışırsınız ve yeni biriyle tanışana kadar bir daha o gözlüklerden takmayacağınıza yemin edersiniz kendinize.