içimdeki şuh kızıl denizi tam ortadan asamla ikiye bölmeye çalışırken bunun ne kadar tuhaf olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. boyumu kaldırdım ve gökyüzüne baktım..bu dünya başka dünya, lacivert gökyüzündeki bulutlar bir başka bulutlardı.
asamla ikiye ayırmaya çalıştığım neydi diye sordum kendime. içimdeki sen ile içimdeki ben miydim yoksa? düşününce içimi bi' ürperti kapladı. tanrı'ya ince sitemler yağdırdım beni sınadığı için..ama bana dedi ki: "endişelenme evlat, doğru yolu buldun ya". sonra salınan uzun sakallarıyla başımı ve gururumu okşadı. hemen gevredim çünkü insanım. o da biliyor..neyse..
bu sefer elimdeki asaya lanetler yağdırdım ve dizimle kırıp attım..azıcık haşin davranmışım dizim acıdı. ama olsun... düşününce:
"senle benim sularımızın birbirine karıştığı bu denizi nasıl ayırabilirim? derinlerinde yeşil yosunların arasında rengarenk balıklarımızın dolaştığı ve şerefimize kadeh kaldırdıkları bu şuh kızıl denizimizde görünen şey: kabarcıkların yüzeye tırmanması kadar neşeli bir şarkı."
+ ahh bu şarkıların gözü kör olsun!