sınıflandırmaya tabi tutlması zor bir kavram tarafından ''insanlar'' şeklinde önerme ile belirli bir sınıfa sokulan insan topluluklarıdır. birinci nokta teşhis yanlış koyuluyor. nedenine inelim: insanların çoğu dini ''dogma'' şeklinde yaşar. yani din ya da inanç doğuştan öğrenildiği şekilde insanda temel kurallar bütünü olarak var olur ama sorgulama ile bu aşamalar geçilebilir(bir dereceye kadar).
bu durumda'' bu insanlar'' diyerek yargılamak ne kadar doğru? ya da su atılacaksa inanılmayan tanrıya mı yüklenecek? yoksa schheler'in resentment kavramında olduğu gibi son başı belirsiz ve nereye gideceği belli olmayan varoşuşsal bir hınç mı besliyeceğiz?
bir başka nokta; ''göt korkusu'' derken. değerlendirilmesi gerken bişey var, korku olayının dinde nasıl anlatıldığıdır ''din'' derken ana olarak islamı esas alarak konuşuyorum. kur'an da bir ayet de şuna benzer bir şeyler var: ''cennet ve cehennem korkusu yerine, allah'a sevgi duyduğu için inamanın daha hayırlı olduğu!'' bir diğer nokta yüzde 99 ne kadar emin bir oran.. kimin tahkik-i iman ve taklid-i iman sahibi olacağı hiç bir zaman bilinemez. sadece yüzde 99 diyerek sallanır..
bir üçüncü nokta; tehdit eden ve sevgi isteyen bir tanrı imajı mı kafamızda var yoksa kutsal kitaplar mı bunu böyle anlatıyor yoksa biz mi böyle anlıyoruz? bu durumda iman neye dayanmalıdır? çünkü korku ve saygı karışımı kitaplarda yazar? haliyle sadece korkuya dayalı iman kaypaklığa yol açabilir. aslına bakarsanız bir noktada korku hem olmalıdır hem olmamalıdır. korkunun olması inancı zorunlu kılar; inancın olması saygıyı gerekli ve bir noktada sevgiyi. olmaması ise insanı bağımsız. galiba tanrı imajını bilinmeyen kılıp, sürekli üst kısımlarda tutan bu. bir noktada da bu sert imajın nedeni. korkunun olmaması ise; tanrıyı pasifize eder. din bundan bunu gerekli kılmıştır.
son bir nokta ''korku'' oldukça iki yüzlüdür. bu inananda da böyle ateist olarak kendini addeden insanarın bir kısmında da böyle.
ama bir diğer başka nokta, dini psikolojik bir nevroz şekline indirgemedeki yanlışlıktır. bu kalıplara sokmaktır dini ve davranışları ya da tek bir açıklama ile işi özetlemektir, işin daha da temeline inmneniz lazım. toplumlar evrimleştikçe bu kavramlar daha da derin ve karmaşıklaşıyor. bunun yanında tanrıya inanmak isteği içgüdüsel eğildir insnadaki sonsuzluk isteği içgüdüseldir, sonsuza kadar varoluşu elde etme iisteği ki bunun da baş yaratıcılarından birisi de o hiç bilinmeyen ölümdür. sadece ''tanrı ve cennet-cehennem inancı'' bu boşluğu doldurmada yardımcıdır.