hayata dair iç burkan detaylar

entry5914 galeri video18 ses2
    1701.
  1. iç Burkan Gençlik

    Yine, o telaşlı cuma günlerinden birisiydi (13.05.2011). 60 - 70 yaşlarındaki alman hocanın derste anlattığı, sıkıcı ama bir o kadarda mühim olan bir takım mefhumları dinledikten sonra hızlı adımlarla otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Zira kapitalizm yine bacadan içeri girmişti, bir kaç şirket için acilen tercüme etmem gereken iş mektupları, sözleşmeler vs. beni bekliyordu. Oysa benim yapmak istediklerim bambaşkaydı, neyse. Nitekim istediklerimi yapmak o gün için olmadı. iş yerinden gelen bir telefon planlarımı alt üst etti. Bir an sigaramı yakmak üzere durdum ve hemen yanımdaki abartılı bir makyaj yapmış, gösterişli bir kıyafet içerisinde öğrenciden daha çok zengin ve sosyetik kızları andıran kişinin telefon konuşmasına istemeden kulak misafiri oldum. Aynen şu sözleri sarf ediyordu, saçma sapan Türkçesiyle; " ayy yeni uyandım bende -saat 16.20- kampüse geldim işte takılayım biraz diyee, arkadaşlarla partiye gidcez akşam..vs..vs." Telefonda konuşan kız neden bu kadar sinirimi bozmuştu anlayamadım, ancak aklıma yine günlerdir beynimi bir kurt gibi kemiren o sorular silsilesi geldi. "Acaba, üniversiteyi bıraksam mı? Neden bu tür insanlarla aynı atmosferi paylaşıyorum ki?" Evet, bu şekilde düşünüyorum, çünkü üniversitenin; özerk, ilim ve irfan yuvası olması gerekirken, amaçsızca yaşayan, yarını dahi düşünmeyen, bir şekilde üniversiteden mezun olduktan sonra ateşli sözlerle "ben üniversite mezunuyum işsizim" diyen, "anı yaşamak" diye dillere pelesenk olmuş ve gereğinden fazla abartılmış cümleyi ağızlarından düşürmeyen, bir insan yığınına artık tahammül edecek pek takatim kalmamıştı. Beni üniversiteden soğutanın sadece bu bahsettiklerimin mi olduğunu sanıyorsunuz? Elbette yalnızca bunlar değil. Mersin üniversitesinin, cumhuriyet meydanında veya fen-edebiyat fakültesinde, solculuk oynayan ama solculuk adı altında, sarı yeşil bayraklarla PKK propagandası yapan, buldukları her fırsatta Türk bayrağına ve Atatürk büstüne taş atmaya çalışan ve her gün bir bahane ile Kürtçe müziklerle çılgınca halay çeken bir takım kandırılmış, bilinçleri uyuşturulmuş gençler ve onlara uzaktan şaşırmış gözlerle bakan bir takım gençler. Gençlerin o andaki düşünceleri gözlerinden okunuyor. Diyorlar ki; "bizde solcuyuz ama bu şekilde değil ki. Biz Atatürkçüyüz, bizim için Türk bayrağı ve istiklal marşı kutsaldır. Eğer siz solcuysanız, biz solcu falan değiliz." (Kavram kargaşası yaşayan gençler. Ne Lenin'den ne de Marx'dan bir haberler. Solculuğu Atatürkçü olmak sanan) Ve tüm bunlar olurken, kendilerini bu ülkenin yılmaz bekçileri sanan kaba ve ideolojilerini bir gün olsun sorgulamayan ülkücüler... Tüm bunlar yetmezmiş gibi birde, kendilerini dünyanın en iyi işini yaptıklarını sanan, kendi gruplarına mensup olmayanlara acıyan gözlerle bakan, kendilerinin de bilinçlerinin uyuşturulduğunun farkında olmayan ve dünyaya sadece kendi fikri önderlerinin kitaplarından, gözlerinden bakan, bir takım cemaat üyesi gençler. Öte yandan anadoludan gelmiş olup bitenleri anlamaya çalışan, bu arada da güç bela okumaya çalışan gençler. Pek muhterem hocalarımız... Kendilerini üniversitelerin kapıları arkasına kitlemişler, gerçek dünyadan bihaberler. Bu söylediklerim tabii ki tüm hocalarımız için geçerli değil. Fakat öyle hocalar var ki; kendilerinden daha iyi bir iş çıkartan veya bir konu üzerine kendilerinden daha iyi kalem oynatan birilerini gördüklerinde düşman kesilip, mutlaka olumsuz yönde eleştirecekleri bir yan bulan, bir konu üzerine tartışırken, eğer konuya vakıfsa sadece kendisi konuşan, karşısındakilere söz hakkı tanımayan, eğer konuya vakıf değil ise bir şekilde geçiştiren zat-ı muhterem hocalarımız. Evet bunları her gün yaşamak içimi burkuyor. Kaçmak istiyorum tüm bu saçmalıklardan. Allahtan yazmak ve okumak diye yaşamı çekilir kılan şeylerde var.
    0 ...