işsizlik sonrası sendromu

entry4 galeri
    1.
  1. aramaya iman edip baktım, her bokun sendromu var, işsizlik sonrası sendromu yok. e o zaman ben yazayım dedim, ne de olsa başka işim yok. ayrıca bu konuda yalnız olduğumu da sanmıyorum, eminim bu başlığa kısa bir zamanda birkaç milyon entry girilir.

    bu sendromu 'boşluk' olarak tanımlayabiliriz. anlamsız, sıkıcı, saçma sapan, gergin, salakça, korkunç, ürkünç, tiksinç, bombok bir boşluk.
    öyle ki, insanı sözlük yazarı edebilecek kadar güçlü bir boşluk... kimse alınmasın ha, yani demek istediğim şey başka.

    iki hafta önce, iş yeriyle aramdaki birtakım problemlerden dolayı (3 yıldır zam alamama ve her sike 'milli yapar, milli halleder' şeklinde, binek hayvanı misali koşulma gibi, ve benzeri, husursuz eden, can sıkan başka şeyler..) ayrıldım. yanlış anlaşılmasın, allah var, güzel ayrıldım. pasta masta kestiler benim için, gömlek falan hediye etti patronum. 'ulan keşke her gün işten ayrılsam' diye geçirdim içimden, sonra 'gömlek alıp pasta keseceğine maaşıma azcık zam yapaydın ya itoğlu it' diye de söylenmedim değil hani. her neyse, ayrıldım işte.

    önce bir rahatlama geldi, bir iki gün inanılmaz derecede mutlu hissettim kendimi. erken yatma derdi yok, erken kalkmak yok, sikinin keyfince yaşa, ooh mis!
    sabahlara kadar dizi izledim internetten, arkadaşları eve toplayıp pes partisi yaptım, uyumama rekoru kırdım, acaba şarjım kaç gün gidiyor falan diye.. 10 ev hanımı gücünde temizlik yaptım, allah sizi inandırsın; salonu falan süpürdüm, televizyon sehpasını bile sildim lan, o derece.. sonra dart oyununda inanılmaz seviyelere yükseldim, akla hayale sığmayacak atışlar denedim, şu an bir kerede dört ok atan kara murat misali fırlatıyorum okları. hatta gözüm kapalı attığım da oluyor; 'bağırmayacaktın köpek, artık kırmızı noktanın yerini biliyorum'
    neyse, sonra bir şeyler olmaya başladı. böyle tuhaf, saçma, sıkıcı bir boşluk hissi başladı. hiçbir şey yapasım gelmedi, ya da aklıma yapacak bir şey gelmedi. 'ulan acaba şu viledanın sapını götüme soksam mı?' diye düşündüm, sonra ibneliğin alemi yok dedim.. neyse işte, bünye, evvel zaman içinde alışmış olduğu tempoyu bulamayınca, ritimsiz, hareketsiz bir monotonlukla karşılaşınca sarsıldı resmen.

    lan bi ara bi baktım, salondaki üçlü koltuğa bağdaş kurmuşum, elimde danone (2'lim, çikolatalı-sütlü, siyah beyaz, çok güzel lan) karşımdaki televizyona dikmişim gözlerimi, fonda nu jazz, ekranda bi akvaryum, balıkları izliyorum... bir tane orospu çocuğu mavi bi balık var, diğerlerini kovalıyor hep, sonra sarı bi tane daha geldi, o ondan da büyük, başladılar bunlar yüzüşmeye, o yana bu yana yüzüşüp duruyolar, bi tane de pembe vardı, çok küçüktü, bi oyukta saklanıyordu hep. yazık, kıyamam, çok küçüktü, ötekiler onu yutmasın diye saklanıyordu, arada bir kafayı çıkarıp bakıyordu, sonra anaskym diye geri kaçıyordu oyuğa, kim bilir neler geçiyordu aklından, ne kadar korkmuştu kim bilir.. allahtan yüzme biliyordu, hızlı yüzebiliyordu hem de hı hı evet kafayı yemiştim amına koyayım. bi elimde danone, bi elimde çay kaşığı, birkaç balığın maceralarını izleyip jazz dinliyordum...

    blup.. blupp.. gluk.. gluk.. fışşş.. hşşş...

    allah belamı versin ki etrafımda baloncuklar vardı, her taraf flulaşmış, içinde bulunduğum odaya derin bir derinlik çökmüş, duyduğum müziğin tınısı gevşeyip ağırlaşmış, omuzlarım çökmüş, göz bebeklerim büyümüş, bakışlarım donuklaşmış, ve tabandan tavana doğru baloncuklar yükseliyordu...

    derken kapı çaldı! kimin geldiğine bakılan o delikten (adı ne lan onun?) bakmadan açtım kapıyı. karşımda; çatık kaşları, memur emeklisi suratı, badem bıyıkları, feci resmi, müthiş soğuk ve inanılmaz katı bakışıyla yöneticimiz vardı.
    bir müddet durup bakıştık, sonra 'aidat' dedi, ve ekledi; '?'

    adam tembel dudaklarını kıpırdatmadan, kaşlarıyla soru işareti yapıp, gözleriyle ekleyebiliyor aga...
    neyse ki ben de; ehe öhü aha ve ıhı şeklinde doğaçlama cümleler kurup, birtakım kem küm'ler üretebiliyordum. aynen bu şekilde kendisini geçiştirip koltuğuma geri dönmüştüm ki.. telefon çaldı, hırıltılı boğazı ve iç anadolu şivesiyle 'kira' dedi karşıdaki ses, ve ekledi; '?'
    adam telefonla konuşurken soru işareti kullanabiliyor aga...
    neyse ki, bende herkese yetecek kadar kem ve küm vardı, ev sahibini de aynen o şekilde uğurladım, telefonu ünlem işaretiyle yüzüme kapattı hayvan.
    vela havle vela vestam yunaytıt deyip bir danone daha açıyordum ki.. bu sefer de dıt dıt mesaj geldi, sonra tuş kilidini açmadan bir mesaj daha.. vay amk, kim yazdıysa karakter yetmemiş diye geçirdim içimden. sonra bi baktım ki, 2 yeni mesaj diyor, açma sakın diyor..

    biri bankadan;

    ''bugün içinde gecikmiş kart ödemenizi yapmamanız durumunda banka takibiniz başlatılacak ve olumsuz sicil kayıt bildiriminiz yapılacaktır. amına koduğumun sayın fakiri, ne bok yemeye ayrılıyorsun işten, adamı sikeriz lan biz, iyi günler''

    diğeri ayedaş'tan;

    ''sayın abonemiz ******* no'lu tesisatınıza ait, yaklaşık **** tl borcun, enerjinizin kesilmemesi için ödenmesi gerekmektedir. öyle sikinizin keyfine göre işten ayrıldınız ama.. bir düğmeye bakar yani, anında karartırız hayatınızı, adam olun, siktirmeyin belanızı, iyi günler dileriz, ayedaş genel müdürlüğü..''

    lan sanki sözleşmiş amın evlatları, bir mesaj da diğer telefona gelmesin mi.. o da vodafone'dan;

    '' *** 2011 - *** 2011 dönemine ait faturanız **** tl, son ödeme tarihi **** dir, ödeme yaptıysanız bu uyarıyı dikkate almayınız. ama biz yapmadığınızı ve yapamayacağınızı çok iyi biliyoruz, götünüzden siker, esenlikler dileriz. kırmızıııı!''

    dudak kenarlarındaki çikolatalı, taze, sütlü, tatlı danone bulaşıklarını yalarken, hayatı sorguladım uzuuun uzun, ekrandaki sarı balık, pembe balığın saklandığı oyuğu buldu, mavi balık kaçtı götü kurtardı, benimse tepemde bir sürü kırmızı, etrafımda blup.. glukk.. baloncuklar. kül tablası silme dolu, sigara paketinde son bir dal...

    bu tablo aynen bu şekilde sabitlendi. her gün yeni bir baloncuk daha ekleniyor, o kadar.
    ne zaman başım yastığa düşse, gerisin geriye dikene değmiş gibi kalkıyorum. bu anlattıklarım ve daha anlatmaya harflerin, kelime ve cümlelerin yetmeyeceği, çook daha fazlası, aynen gelip giriyorlar beynime, ve delik deşik ediyorlar uykumu.

    neyse çok uzadı..
    bu kara boşluk ve bunalımdan çıkmak için olmayacak şeyler yaptım. 127 iş görüşmesine gittim. bin küsür göğüs çatalı manzarasında cv doldurdum. kapıcı tekin'e çöp toplamada, kanepe, koltuk, halı vb kullanılmış eşyalardan müteşekkil korsan müzayedelerde yardım ve yataklık ettim. kahvehanelerde oturdum, taşşaklarımla konuştum, bugün de akvaryumu izledim anne.

    hatta bir ara, milletçe çok aşinası olduğumuz ve her gün bir yenisiyle karşılaştığımız tv yarışmalarından birine bile başvurdum. binlerce kişiden oluşan kuyrukta bekleyip, bir göğüs numarası alaraktan, sikindirik bir jürinin karşısına geçip cyrano de bergerac tiradı falan oynadım, hoyratça, dosta, tarifle, müdebbir, alimane falan filan.. onu başka bir entrymde anlatmak niyetindeyim, çok tuhaf şeyler gördüm, abuk subuk hadiseler yaşadım...

    böyle işte abiler ablalar.. işsizlik sendromu, adamın götünü feci elliyormuş, böyle mıncık mıncık mıncıklıyormuş, ben bunu gördüm. ttnet internetimi kesmeden (zaten arada bir bağlanabiliyorum) muzdarip olduğum bu durumdan, aklım yettiğince, saçma salak bahsetmeye çalıştım, ben olsam okumam amk, yine özet geç piç diyesim geldi kendime, özet geç işsiz piç, pis fakir.

    ooof of... cep delik, cepken delik..

    ama olsun lan

    bedava yaşıyoruz, bedava
    hava bedava, bulut bedava
    dere tepe bedava
    yağmur çamur bedava
    otomobillerin dışı
    sinemaların kapısı
    camekanlar bedava
    peynir ekmek değil ama
    acı su bedava
    kelle fiyatına hürriyet
    esirlik bedava
    bedava yaşıyoruz, bedava.

    allah tüm işsizlere yardım etsin. amin.

    edit: ananskyyy.. pembe balık nerde lan?
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük