uuserlardan denemeler

entry106 galeri
    3.
  1. VE AKŞAM

    Jovah, neredeyse koştuğunu fark ederek yavaşladı, sonra durdu, ve denize baktı. Kaçacak hiçbir yer yoktu. Önünde, sonsuz bir hiç uzanıyordu. Ve ev büyük bir mesafe uzaklıkta idi.

    Güneş ışığı, özel keşif giysisinin gümüşü üzerinde parladı. Denizin karşısında, güneş, üstlerde koyu maviye dönen, gök mavisi bir gökyüzündeki, kabarık beyaz bulutların üzerinden, kırmızı ve turuncu ışıklarını saçıyordu. Manzara, oldukça güzeldi, fakat; o bakmak için ancak durabilmişti.

    Başka biri, yalnızca diğerleri gibiydi. Hala, oldukça ışık yılı uzakta, yardımcı pilotuna, "Eğer bu biri değilse, bunun biri olmadığına anet oldun, herhangi bir yerde." dedi. Korkularınızı dile getirmemelisiniz, diye düşündü. Bir çocuk bile bunu bilir. Bu, onların gerçekleşmesini çok daha kolay yapar. Bazı sebeplerden, annesini düşündü, annesinin ona olan inancını. 20 yıl...

    Etraflıca test ettiler, daha sonra, her testi yeniden yaptılar. Bezginlik içinde kaskını çevirdi, giysisinden hava bağlantılarını çıkardı, kaskı çıkardı ve kumların üzerine fırlattı. Kask, bir kayaya çarparak, durdu. Sarışın saçlarını silkti, son saç kesiminden beri aylar geçmişti. En yakın zamanda saçlarını kestirmeliydi.

    "Onu çıkarmamalıydın." dedi, gemiden Gaia'nın sesiyle, kumların içindeki yerinden kaskı.

    "Ne fark eder." diye cevap verdi Jonah. "Şimdi hiçbir hastalık kapmayacağım, değil mi." Hoparlörde onun uğuldamalarını duyabiliyordu, daha sonra, yorum yapmadan düğmeye bastı.

    Resmi emirler zıttına olmasına rağmen, kaskını çıkarması hiçbir şey fark ettirmemişti, sorun da burada yatıyordu. Atmosfer oksijen, nitrojen ve hidrojen dolu idi. Ortamı kötü kokutmak için yeteri kadar metan ve amonyak vardı, ama nefes almak zor değildi.

    Gaia'ya kaba davranmak istememişti, fakat Gaia, onu, bunu bilecek kadar tanıyordu. Birlikte çalıştıkları bu aylar, bir görünür problem dışında, kötü aylar olmamıştı: Gaia'nın Jovah'tan daha kolay kabul ettiği bir sorun. Gaia bir mühendisti, ve mühendislik, içinde kendini kaybedebileceği bir mücadele idi... bekleyebileceği, uzun gelecekte, düşleyebileceği. Jovah için, durum farklı idi.

    Bu orta yaşlı gezegenin denizi, henüz çok tuzlu değil, tamamen mükemmel, iyi su içeriyordu, fakat bu, gezegensel gelişimin bu seviyesinde olabileceği gibi idi. Kıyı şeridindeki kayalar, bu büyüklükteki yetişkin bir gezegende, bir okyanus kıyısında bulunamayacak çentikli şekillere sahipti. Birisi, bolca yuvarlak ve aşınmış kaya da bulabilirdi, fakat, ne yazık ki, Jovah ve onun teorilerine göre, bu gezegen o kadar da genç değildi.

    Bulunan bir fosil kaydına dayanarak, gezegenin yaşamında bu evrede, burada, ekvatoryal bölgelerde, yetişkin bitki oluşumları bolluğu olmalıydı. Denizler yaşamla dolu olmalı, gökyüzü uçan şeylerle, bir şeylerle dolu olmalıydı. Fakat hiçbir şey, en küçük, en ilkel yaşan biçimleri bile yoktu. Hiçbir şey. Tanımlanabileceği kadarıyla, hey zamanki gibi, hiçbir şey olmayacaktı. Hiçbir şey.

    20 yıl eğitim, ne için. Jovah'ın uzmanlık alanı yıldızlar arası uzak yolculuğu ve keşfi idi, fakat, politikacılar, yatırımlarının karşılığı olmadan, bir yıldızlar arası uzay programını finanse etmeye devam etmeyeceklerdi. Ne de olsa, evden birkaç ışık yılı uzaklıkta, sömürgeleştirme için uygun gezegenler vardı. Üzerlerinde keşfedecek canlının olmaması, politikacılar için bir şey farkettirmiyordu.

    Eksobiyoloji ve Eksobotanik: Javah'ın ana çalışma alanları. bir iş başvurusunda bunların, ona çok yararı olurdu. Gerçekten başka yol yoktu; uzmanlık alanı yoktu. Mezun olduğu, en üst düzey bilimsel çalışmaları hayal olmuştu. Bu düşünce, en korkutucudan daha kötüydü. Buna alışmayı denemenin aylar sonrasında,
    hala kafasında bu düşünceyi kontrol edemiyordu. Eksobiyoloji ve Eksobotanik, uygulamasız teoriler. Deli, şarlatan bilimi. Hayır. bunu düşünemiyordu.

    Giysiyi çıkarabilmeyi de diledi, fakat bunu iki seferde başarabildi. Çömelerek, düşünmemeye çalışarak, giysisinin tuvalet fonksiyonlarını kullandı... düğmeye bastı ve sifon mekanizmasının, atık torbasına boşaltmasının, ultrasonik temizleyicinin temizlemesinin sesini dinledi. Her şey gayet muhtazam ve düzenli idi... oldukça medeni. Oldukça boş. Tuvalet ihtiyacınızı gideriyor ve temizlemeye bile gerek duymuyordunuz. Giysi fonksiyonları çoğu metali kaynak yapabiliyor ve kesebiliyor, eğer odun varsa, odun yakabiliyor, varolmayan uzaylılara karşı koruma ve savunma sağlabiliyor, giyeni hastalıklardan koruyabiliyordu... fakat hastalık yoktu. Muhtemelen bu giysiyi bir daha asla giymeyeceğim, diye düşündü. Bu düşünce, onu cesaretsiz hissettirdi ve alnını eliyle sildi, sonra tekrar oturdu.

    Kaskına, kumun karşısındaki gümüşüne baktı. Tabii ki, kaskın ikinci bir amacı, giyenini kirlilikten korumaktı, fakat kirlilik yoktu... kirliliğin en zayıf ihtimali bile. Bu gezegende, indikleri ellinin üzerinde diğerlerinde olduğu gibi, baştan başa bütün keşifleri boyunca ve sayısız diğerlerinde olduğu gibi, aralıkları şey yine kayıptı. Yine.

    "Hiçbir lanet olası hayat. imkansız, fakat hayat yok. Asla hiçbir hayat." Dizlerine çöktü, giysilerini yırtarak, saçlarını çekerek. "Hiçbir lanet olası, lanet olsaı hayat."

    Atık torbasını monte edildiği yerden çıkardı ve denize doğru savurdu. Hava sisteminin kablolarını ve vanalarını söktü, toplama araçlarını tekmeleyerek örnekleme takımını çekip çıkardı, yere attı üzerinde zıpladı ve ezdi.

    Kızgınlığı sonunda bitti, fakat örnekleme taakımını düştüğü yerde bıraktı. Kimse onu bulmaya gelmeyecekti ve ona bir daha ihtiyacı olmayacaktı.

    Her şey kusursuz olarak yerinde idi. Yaşam için daha ideal bir gezegen adayı düşünülemezdi. Karbon bazlı organik kimyasallar boldu. Uzun dizgili moleküller, alifatik asitler, üre, amino asitler, nükleik asitler ve proteinlerde bulunan temel yapılar. Yaşamın denizdeki bütün yapı blokları.

    Tahmin edebildikleri kadarıyla, milyonlarca yıldır. belki bir milyar yıldır, her şey yerinde olmuştu. Fakat hayat yoktu. Hiçbir zaman, hiçbir zaman hayat olmamıştı. Dağlarda, vadilerde yeşillikler yoktu. Her zaman olduğu gibi, diğer gezegenlerde olduğu gibi hiçbir şey, bir mikrop, bir virüs bile yoktu.

    "Jovah," dedi Gaia yeniden, haberleşme cihazına. "Jovah. Hadi. Gidelim. Burada yapacak başka bir şey yok. Zamanımız zaten geçti."

    Yapılacak hiçbir şey. Problem bu değilmiş gibi. Her şey burada idi. Her şey burada idi ve hiçbir şey burada değildi, ve sorun buydu, her zamanki sorun, çözülemez sorun. Konuşmak için tıkanmış olarak, haberleşme cihazının koluna, kalbinde negatif düşüncelerden başka şey olmaksısızın, haberleşme cihazının düğmesine, "olumlu" sinyali için iki kez bastı. Elinde şapka ile, kumsaldan aşağı doğru, geldiği yoldan ağır ağır yürüdü.

    Gemiye doğru, adımlarını izleyerek Jovah, araca yaklaşınca baktı, kumların üzerindeki sarp kayalıkların yanında ne kadar küçük göründüğüne şaşırdı. Bütün teknolojisine rağmen, geminin yuvarlak dış cephesi, tek açıya yükselen kayalıklardan daha yaşlı görünüyordu.

    Gezisi bitmemişti. Bir daha gitmeyecekti... elki kimse gitmeyecekti. Evde, hükümetten destek için baskılar azalmıyordu. Evrende, olmadığı kanıtlanan bir şeyi kovalamak için alınan destek, bütçede uzun süre yer almayacaktı. Eve dönmenin koşullarını düşündü... kirliliği, kalabalığı, bozulmaları... kendi hayal kırıklıklarını... Bu son hatayı bekleyen karşılama tipini, ve dönmesine ve sahile inmesine neden olan anıları.

    Ama neye, diye düşündü, ve nereye, elinde kaskı ile gemiye girdi, çocukluğundan beri hayal ettiği uzaylı ile asla karşılaşamamak, asla o garip ve muhteşem eli sıkamamak. Kendine güldü, önce içinden, sonra kahkahalarla. Bir koloni bulmaya yardım edebilirdi... hala mücadeleler olacaktı. Fakat keşifler olmayacaktı... Rüyaları bir serap olmuştu. Teslimiyet, içinde, yavaş yavaş başlamıştı, bu isimsiz denizdeki günbatımı gibi, giderek koyulaşarak.

    devam: (#1168908)
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük