Her insanda bir hastalık gibi bulunan eğilimdir. Otoriter bir baba kısa etek giydiği için kızını azarlar; otoriter bir anne, eve geç geldiği için oğluna çıkışır; otoriter koca yemeğin tuzunu biraz fazla kaçırdığı için eşine diklenir. Oysa bunlardan her birinin, karşısındakine hoşnutsuzluğunu daha nazik veya dolaylı bir biçimde söylemesi, eleştirilerini üstünlük taslamadan yapması da mümkündür, ama çoğu insan hükmetme eğilimine karşı koymaya gerek görmez, hatta karşısındakini bu şekilde "eğitmeyi" görev bilir. çoğu zamanda hükmetme eğilimi nefrete, hatta şiddete dönüşür.
Hükmetme eğilimi özellikle bütün bir ulusu veya bütün insanlığı kendi idealleri doğrultusunda yönetmeye kalkanlarda karşı konmaz bir tutku halini alır. "Diktatör" dediğimiz kimselerde rastladığımız bu tür bir tutkunun kaynağı veya bahanesi milliyetçi, ırkçı veya politik bir öğreti olabileceği gibi dini bir öğreti de olabilir.
Kanımca dünyanın en eski ve uzun ömürlü ideolojileri tek tanrıcı (monotheist) dinlerdir. Bu tek tanrılı fikrinin doğmasında bile peygamberlerin hükmetme tutkusunun rol oynamış olması çok muhtemel. Peygamberlerin her şeyi yaratan ve yöneten, her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın yeryüzündeki elçileri olduğunu halka telkin ederek, onları kendi istek ve özlemleri doğrultusunda yönetmek amacını güttükleri kesin. Gerçi açıkça insanlara "Ben böyle davranmanızı istiyorum" demiyorlar, ama Tanrı'nın buyruklarını tanımayanları cehennem ateşiyle tehdit etmeleri, hatta kendi söylediklerine inanmayanları günahkar ve suçlu sayıp cezalandırmak istemeleri bunu göstermiyor mu?