öncelikle türban nedir? türban büyük bir kısmının ne için ve nasıl örtünmesi gerektiğini bilmeyen anadolu köylüsünün aksine, dinini iyi öğrenmiş, yaptığı işi anane ve görenek olarak değil dinin bir vecizesi olarak gören "şehirli" bayanların örtünme şeklidir.
islam dinince en önemli ibadet namazdır. bu tartışılmaz bile. tesettürden de önemlidir namaz. eğer ki türbanlı kişi tam bir hayat disiplini olan ve günümüz şartlarında zor da olan namaz ibadetini de yerine getiriyorsa çok afedersiniz onun "sembol" olsun diye örtündüğünü düşünmek "düşünememekle" eşdeğerdir. yani buna hakkıyla örtünüyorsa demek doğru olacaktır.
türbanlılar daha önce kamuda, üniversitede elbette yoktu. nasıl olsundu ki? zaten osmanlı döneminde muallime ve hemşirelikten öte bir meslekte bulunamıyordu kadınlar. atatürk kadına sosyal hayatta yer verdiği zaman da bu modern görünümlü kadına verildi. atatürk'ün türban vs gibi giyime karşı olduğunu hepimiz biliyoruz, bu o dönem için zaten hayaldi, üstelik islamcı kesim henüz kadının toplumda yerini almasına hazır değildi, gerek zihnen-gerek cismen (kara çarşafla kamu görevi tabi ki olamazdı).
islami uyanış denilebilecek islamı hakkıyla öğrenme gibi çabalar 1940 lardan sonra yükselişe geçmişti. bunda mısır'daki müslüman kardeşler örgütü gibi islam'ın modern çağın gerisinde kalmasına seyirci kalamama fikrini yayan cemiyetlerin rolü de vardı. amaç, islam'ın yüceltilmesi, islam'ın terakkiye mani kılınmamasıydı. islamcılara göre modernleşme şekilcilikle kalmış, asıl uygulanması gereken sanayi, eğitim ve teknoloji hamlelerine gereken önem verilmemişti. üstelik bu şekilleşme değerlerimize zarar vermekteydi.
işte bu tarihlerden itibaren islamcı kesim kızları da dahil olmak üzere eğitime, özellikle de müsbet bilimlerdeki eğitime çok önem vermeye başladı. mühendisler, doktorlar, bilimadamları müslümanlardan çıkmalıydı. nobel kazanmış müslüman bilimadamları bu dönemdeki uyanışın yetiştirdiği çocuklardı.
bunun bir yansıması olarak gün geldi, üniversite sınavlarında islamcı kesimin kızları da başarılı oldular. o tarihe kadar örtülü kızlar zaten toplumsal hayatta pek de görünmüyordu. ilk örtülü kız üniversiteye adımını attığı gibi sorun da başlamış oluyordu, zira atatürkçülüğün kalesi üniversiteler artık eskisi gibi fikren izole yerler değillerdi. 1960'ta hükümete atatürkçü reflekslerle tek vücut karşı koyan üniversiteler farklı fikir akımlarından insanların doldurduğu yerler haline gelmişti.
o tarihlerde köylü kokan başörtüsünün yerini konfeksiyon olarak daha günlük kullanıma uygun tasarımlar aldı. aslında tasarım da değil, çarşafın bütün vücudu kapatması yerine yeni bir tesettür yorumu gelmişti. nasıl ki cüppeden takım elbiseye yol almıştı osmanlı, bu da onun bir yansımasıydı. hiçbir önder ya da zümrenin ortaya attığı bir giyim şekli olmayan bu baş kapama şekli ileride ihsan doğramacı tarafından "türban" olarak adlandırılacaktı.
örtülü ilk öğrenciler hocaları tarafından sınıf geçirilmeme vb engellemelerle ilk karşı konuluşu yaşadılar. fakat önceleri birkaç kişiden oluşan örtülü öğrenciler gitgide artmaya başladı. bunun üzerine kanun hükmünde kararnameler devri başlamış, 80 sonrası da yök kurularak üniversitelerdeki bütün fikir akımları sistematik bir şekilde sindirilmeye başlanmıştı.
bütün bu merhalelerde ise direk örtülü öğrencilerle alakası olmasa bile üniversitelerde islamcı gençlerin yerlerini sağlamlaştırması adına erbakan kanadı siyasi olarak ilgileniyordu. aslında dönemin siyasi yapısına bakıldığında üniversitelerdeki her fikir akımı birer siyasi oluşuma yaslanıyordu, islamcıların da böyle bir durumda olması bugün garipsense de bu islamcı gençlerin okuması için de vakıflar, yurtlar gerekiyor, onların haklarını ne yazık ki kamplaşmış ortamda savunacak bir hareket gerekiyordu.
örtülülerin üniversiteye girememesi islamcı erkeklerin rahatça okuması gibi değildi, erkekler şeklen yasaklanamazdı. fakat kızların sorunu sadece üniversiteyle kalmayacağı, üniversite bitince de çalışma şanslarının ellerinden alınacağı gerçeği bunu giderek bir dava haline getirdi. bir tarafta hiçbir şekilde taviz vermeyecek statüko, öbür tarafta ise cihad söylemleri güden erbakan'ın liderliğindeki hareket. davayı tek sahiplenen de erbakan hareketi olduğu için bu konu bu hareketle özdeşleşti ve o dönemdeki herşey gibi siyasallaştı. aslen incelendiğinde iran sistemini kıyasıya eleştiren bu hareket iranla beraber anılır oldu.
sonuç? statüko kendisini savunmak için kavramlarını üretti ve oturttu. öncelikle başörtüsü ve türban ayrımı "benim ninem de başörtülü" diyebilmek ve vicdani aklama yapabilmek için üretildi. ardından kızların örtünme sebebi siyaset yapmak olarak sabitlendi. türban-başörtüsü-siyaset üçgenine hapsedilen bu konu ise çözümlenmemek üzere türkiye mutfağının başköşesine yeri geldiğinde ısıtılıp servis edilmek üzere oturtuldu.
an itibariyle çözülmesi de mümkün gözükmüyor, zira türbanlılara duyulan öfkenin merkezinde bu ülkenin en vazgeçilmez değeri olan büyük önder durmaktadır.