"ideoloji" ve "hayat kazanma" arasında somut bir bağ olmadığını idrak edemeyen insanlara garip gelen şey.
okuyorsundur. bir dünya görüşün vardır, komünistsindir. fakat okuduğun okulu da abd inşa etmiştir. odtü gibi. fakat bu odtü'nün türkiye'nin sola en çok sahip çıkan okullardan olduğu gerçeğini değiştirmez.
okulu bitirirsin. hayat, para kazanmak zorundasındır. öğretmensin diyelim. komünistsin diye devlet okulunda mı çalışmayacaksın yoksa amerikan yapımı özel okulda mı? yukarıda bıyık aşağıda sakal sonunda birine tükürürsün.
esas önemli nokta bu saatten sonra başlar. eğer içinde bulunduğun kurum seni kullanıyorsa, ideolojik yaşamın bitmiştir. ancak sen onu kullanıyorsan; öğrencilerine sorgulamayı öğretiyorsan, özgürlükten bahsediyorsan, kitaplardaki 5 soruluk "okuduğumuzu anladık mı" parçalarıyla değil de kendi zihinlerindeki özgün fikirlerle düşünmelerini sağlayabiliyorsan o zaman çalıştığın yerin önemi yoktur. sen tabiri caizse "davana" sadık bir adam olarak kalmışsındır.
"yö ömö bön kömönöstöm ömörökö förmösöndö çölöşmöm" diyen adamlar da sokaklarda -çok bir faydaları dokunuyormuş gibi- bildiri dağıtmaya devam etsinler.
ve hala ideolojiyi adidas'a, starbucks'a indirgeyen insanlar olmaya devam edecektir, o ayrı. yine süpersiniz, yine şekilcisiniz.
ha bir de bunu diyen, solcu olup necip fazıl okuyanları da eleştirdi.