çoban salata dedin miydi, akan sular durur bende! şöyle, bol sızma zeytinyağlı, bol limonlu, küçük küçük dilinmiş, kabukları soyulmuş, bol domatesli, köy biberli, yeşil soğanlı cinsinden. üzerine ince kıyılmış maydanoz, kararınca tuz... ver! bir ata ekmeği, götüreyim! bana mısın demem! o derece yani...
geçenlerde hanım yapmış yine, getirdi koydu masanın orta yerine. bir heves, kaşığı alıp giriştim. bünye kendini hazırlamış, tüm enzimler hazırlanmış, damak alıştığı o eşsiz tada motive olmuş beklemekte. kaşık ağıza girip tat alma duyusu faaliyete geçer geçmez, tüm vücudumda bir isyandır kopuverdi. dil hücreleri, saniyenin bilmem kaçta biri zamanda, yüz kas hücrelerimi örgütleyi-verdi. anında, 'amk. bu ne?' ifadesi beliren bir yüz oluştu haliyle bende, midede bir bulantı, kaslarda gerilme, ellerde titreme. vücut beyne höykürüyor adeta. kısacası, anarşik bir durum hüküm sürmekte, naçiz bedenimde. organların yoğun presine dayanamayan beynim aldı sazı eline; 'hanım bu ne!'
- şey! birtanem erol egemen var ya hani? o dediydi de bugün, televizyonda... 'ananaslı çoban salata'... yani, seversin diye şey ettiydim.
kim ulan bu erol egemen? kim, benim çoban salatama el uzatan kendini bilmez gafil!