geçen gün tribünde oturuyordum, birinin bana baktığını hissettim. başıma gelecekleri bildiğimden yer değiştirmek için ayağa kalktım. "affedersiniz?" dedi. "evet, ne istiyorsun?" diye sordum. "siz bukowski misiniz?" dedi. "hayır!" dedim. "insanlar bunu size sürekli soruyorlardır herhalde?" dedi. "evet!" dedim ve uzaklaştım. biliyorsun, daha önce de tartıştık bunu. mahremiyet gibisi yoktur. ben insanları severim, biliyorsun. kitaplarımı sevmeleri filan güzel ama ben kitap değilim, anlıyor musun? ben o kitapları yazan kişiyim, ama yanıma gelip başımdan aşağı gül yaprakları filan dökmelerini istemiyorum. soluk almak istiyorum. benimle takılmak istiyorlar. beraberimde birkaç çılgın fahişe getireceğimi, birilerini yumruklayacağımı filan düşünüyorlar herhalde. öyküleri okuyorlar! lanet olsun, o anlattıklarım yirmi yıl önce, otuz yıl önce olmuş şeyler, birader!