artık biz farketmeden de olsa, hayatımızın bir parçası haline gelmiş insanlardır. *
belki okuyoruzdur belki de çalışıyoruzdur. rutin olarak gelip gittiğimiz yollarda gördüğümüz, sürekli çay içtiğimiz bir mekanda gördüğümüz insanları takip ederiz anlamadan. alışmışızdır artık onların varlığına, eksikliklerini hemen hissederiz.
aranızda bir diyalog geçmez hiçbir zaman, hatta selam bile vermezsiniz. sevip sevmemek önemli de değil. ön yargıyla yaklaşmışızdır, ne kadar iyi biri bile olsa tanımadığımız için bizim gözümüzde daima kötü bir karakter olarak kalacaktır ya da tam tersi.
staj dönemlerim. servisin bizim eve geçtiği en yakın yer bile bir hayli uzakta. ama yürünmeyecek gibi de değil yani. her sabah çıkıyorum evden. birkaç ay önce bizim mahallede küçük bir börekçi açılmıştı. simit, poğaça vs. satılıyor. ama ekmek falan yok, ondan fırın demedim. dükkan küçük ama ismi "... simit dünyası." gören de "ne biçim dünya bu lan! puhaha!" gibi bir tepki veriyor zaten. oradan poğaça, tahinli neyin bir şeyler alıyorum her sabah. o sırada bir başka adam geliyor. 4 günün kesin 3 günü karşılaşıyoruzdur. bisikleti var ihlas marka, hani ince kadrolulardan. birkaç poğaça ve kesin bir tane ayran alırdı. poşedi bisikletin gidonuna asar yavaş yavaş uzar giderdi ben arkasından bakarken.
1: poğaça alan adam.
poğaçalarımı aldıktan sonra köşeye varmadan poşetten çıkarıp yemiyorum. o sırada yukarıdan gayet şık giyimli, tahminen benden 3-4 yaş büyük bir kız geliyor her zaman. gerçi ne kasıyorsun, ye gitsin. sanane kızdan ama yok, karizma çizilmesin. evet, ayak üstü poğaça yiyenin karizması çiziliyormuş.
2: güzel giyimli kız.
köşeye vardığımda tehlike geçmiş oluyor. poşedi açmak yerine yırtıyorum bir güzel. az ileride kapağını hiç kapalı görmediğim çöp kovasına atıyorum poşeti. poğaçalar bitmeden karşı yönden gelen beyaz bir partner geliyor. adam kırık biraz sanırım. kaç kere kaza yapıyordu. gazete dağıtımı yapıyor. belirli yerlere yerleştirilmiş kutulara balya halinde gazete yerleştiriyor. kilidi kapatıp hızlı adımlarla biniyor arabasına.
3: kırık gazete dağıtıcısı.
bundan sonra biraz uzun süre yürüyorum. o sırada başkalarını görüyorum ama her zaman karşılaştığım insanlar değiller. servise bineceğim yere 5-10 metre mesafe ötede simitçi kürt çocuk var. bizim mahalleden aldığım için hiç alış-veriş yapmadım. bundan olsa gerek beni sevmiyor galiba. çünkü servise binecekler, çoğu zaman simit alırlar ondan.
4: simitçi çocuk.
servisi beklemeye başladıktan en fazla 10 dakika sonra, beline kadar uzanan kahverengi saçlı kız geliyor. yeri her zaman aynı, su borusunun yanında dikiliyor. makyaj güzeli değil ama, doğal bir güzelliği var. zaten kendi de anlamış olacak ki hiç makyaj yapmıyordu. rüzgar esince dağılan saçlarını toplaması favori hareketim olmuştu kızın. göz ucuyla arada ona bakıyorum ama şu kırolar yok mu? bildiğin bakarken kızın içine düşecekler anasını satim. bir insan bu kadar mı terbiyesiz olur allah'ım. adımlarını yavaşlatanlar bile var ulan. bakıyorsunuz bari çaktırmayın, odunlaşmanın alemi yok.
5: uzun saçlı doğal kız.
sonra zaten servis geliyor. usta başı ahmet abi, göbekli irfan usta, enişte lakaplı ismini bilmediğim biri ve şopar dedikleri levent abi'yle birlikte biniyoruz minibüse.