3,5 saatlik akira kurosava filmi.
son izlediğim 3 saati aşkın film titanic'ti, o da onca efektin, kate winslet'ın memelerinin hatrına ite kaka gitti.
bu öyle böyle değil. 50'lerde kotarılmış, efekt mefekt hak getire, meme desen ucu bile yok, ama başladıktan sonra anca kapanış jeneriğiyle gözlerini kırpabiliyorsun.
kambei ustanın (takashi shimura) her kelamı özlü söz.
al duvarına çak, o derece.
kikuchiyo (toshirô mifune) ise filmin mizah yükünü muhteşem oyunculuğuyla sırtlamış.
kurosava'nın atları da başrolde, hep olduğu gibi.
film, tipik iyiler-kötüler çatışması üzerinden derdini anlatıyor.
tipik derken kurosava gerçeğini gözardı etmemek gerek tabi.
iyiler kazanır, kötüler kaybeder klişesi bu denli sıradışı bir şekilde, 7. sanatın henüz emeklediği dönemde, bu denli aşılmaz kılınır mı?
e be kurosava, senden sonrakiler ne bok yiyecek şimdi.
iyi-kötü filmi çekmeye niyetlenen insan "ulan shichinin no samurai çekilmiş, onun üstüne ne desem ali topu tut" olacak demez mi?
ne kırıyorsun çocukların hevesini?
bu filmde de iyiler kazanır, kötüler kaybeder.
ama işin ilginci, filmin finalinde izleyici 3.5 saat boyunca biriktirdiği enerjiyi katharsis'e dönüştüremez. çünkü iyiler filmlerde olduğu gibi değil, gerçek hayattaki gibi kazanır.
yani bedel ödeyerek.
yani film kısaca diyor ki;
mallığın âlemi yok, zalimler tarafından tek tek sikileceğinize, birleşin örgütlenin zalimleri sikin, kurtulun.