sıklıkla görülen bir manzaradır. bünyeye fazla gelen hormonlar kol kola girip kırlarda çılgın gibi halay çekmektedir. ergenlik kulaklardan fışkırmakta, aşırı libidonun bir dışavurumu olarak da borazan gibi bir sesle yapılan espriler eşliğinde itişip kakışılmakta ve ayı gibi gülünmektedir.
sonra bunlar sırayla birer birer otobüsten inmeye başlarlar. sayıları azaldıkça mevcut ayılaşmanın da gözle görülür ölçüde azaldığı görülür. biraz önce nerdeyse elle tutulur bir halde olan libido etkisi de yavaş yavaş kaybolmakta, yerini "acaba akşam evde ne yemek var?" merakına bırakmaktadır.
derken içlerinden bir tanesi en sona kalır. tek başına.. yapayalnız.. gruptan ayrı düşmenin hüznü gözlerinde.. sanki az önceki belden aşağı esprileri yapan bu çocuk değilmiş gibi.. otobüsteki diğer yolcularla göz göze gelmemeye ve oturduğu koltukta fazla da yer kaplamamaya çalışarak, bir an önce yolculuğunu tamamlamak ister.
ve sonunda bir sonraki gün yine aynı performansı sergilemek üzere otobüsten iner. ara sokaklardan birine girip, sırtında çantası, gözden kaybolur. dramatik bir durumdur. bu haleti ruhiyenin kitabı yazılmalı, hatta filmi filan çekilmelidir. başrolde de (bkz: sercan badur) oynamalıdır.