radikal deki 24 nisan yazısıyla beni benden almıştır. süper bir yazı.
--spoiler--
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramını idrak ettiğimiz dün, güzel ve güneşli bir sabaha uyandım. ancak bulutlu, basık, sorumluluk sahibi, stresli ve sonunda, düpedüz mutsuz bir ruh haliyle... taşıdığım bu kaba saba gövdeyi dikkatle inceledim. kaşları çatılmış, gözlerinin altı morarmış, dudak köşeleri aşağı doğru kıvrılmış, eti sertleşmiş, hafif kambur duran bu vücut hangi kabul edilmez gerekçelerle 20-25 yıl öncekinden bu kadar farklı bir hale gelmiş olabilir? belki de adına yetişkinlik kapitalizmi demek gerekir; neden çocukken hep doymak bilmez bir şekilde bir gün yetişkin olmaya teşvik edildik? i̇yi yersek, iyi uyursak, uslu durursak hemen büyüyeceğimiz müjdelendi? kötü yemek, az uyumak ve fırsatını bulduğumuz anda namussuzluk etmek için mi? oh yo, bu bir içimdeki çocuk güzellemesi değil. yalnızca basit bir yanıt arıyorum, neden çocuk olmalıyız?
* çocuk güzeldir. biz çirkiniz.
* çocuk nettir, serttir, aklından geçeni şak diye söyler. bizse aklımızdan geçene ağzımızdan çıkanı yan yana koysak ortaya kübist sanat çıkar. tükürürüm böyle sanata.
* çocuk hep merak eder. hep sorar. biz hiç merak etmez, hep öğretiriz.
* çocuğun sırları vardır ve bunlar sır olarak saklanmaya değer şeylerdir. bizim sırlarımız kirlidir, başkasının aleyhinedir. kendi kendimizden saklamaya gayret ettiğimiz saçmalıkları kuytu bir yerlere gömeriz.
* çocuk şımarır. sonunda da istediğini elde eder. biz istediğimizi şımarıklık yapmadan elde ederiz. ama kuyu kazarak, ayak kaydırarak, fenalık ederek.
* çocuk güler. ya da gülür. bu, bizim için ayıpların en büyüğüdür. suluzırtlaklıktır, oynaklıktır. yetişkinlik ciddi olmaktır.
* çocuk iki tane sandalyenin üstüne bir battaniye atar, kurduğu bu küçük çadırın içinde yarım gün hiç sıkılmadan kendini eyler. bizi 3+1, yüksek tavan, kombili, güney cepheden aşağızı kesmez.
* sonra da miğfer giyen uzaylılar kırmızı atlarıyla gelip herkesi büyük odaya toplamış, en kötüleri ayırıp lazer gemisiyle uzak yere yollamışlar!! diyen çocuğa ahaha aptal, olur mu lan öyle şey der, hayal gücünü küçümseriz. sonra bi̇r alex deği̇l lea!! diye birbirimize uçan tekme atarız.
* çocuk, kafası bozulduğu an ağlar. bizse böyle zayıflıklardan nefret ederiz. bizde bir tek canlı yayın esnasında ağlamak ayıp sayılmaz.
haftaya neler olacak?
geçen haftanın ışığında, bir sonrakini tahmin etmeye gayret edeceğim. bunlar olmazsa çıkar hesabını bana sorarsınız.
- sabah ve zaman gazeteleri aziz yıldırım-eti ortaklığına satılacak. mizanpajlar sarı lacivert olacak, promosyon olarak fındıklı çoçokok verilecek.
- rüyamda g-string giymiş lahana gördüm, sinirlendim!! diyen bir meczup odakule binasına bıçaklı saldırıda bulunacak.
- taksimde karşı karşıya gelen altı bin kişilik iki genç grubu, kırk dakika boyunca kavga etmek üzere gergin gergin bekleyecek. sonunda bir şey çıkmayacak. sen aslında iyi çocuksun ya diye tatlıya bağlanacak. saray muhallebicisinde hep birlikte fırın sütlaç yenilecek.
- bir belediye otobüsü şoförü evde salata hazırlayan eşine uzun uzun sevgiyle bakacak ve gidip onu kucaklayacak.
- ysk, yüksek sadakatin eurovisiona gitmesini veto edecek. sonra geri alacak.
- hıncal uluç, geçmişte aşk yaşadığı bir kadının kendisini başka bir kadınla aldattığını açıklayacak. olaya karışan herkes yiğit karaahmetten ayar üstüne ayar yiyecek.
--spoiler--