çekirdek satan üniversite öğrencisine acımak

entry1 galeri
    1.
  1. durun! kimseyi aşağıladığım yok.

    acıma duygusunun en yoğun yaşandığı durumdur. belki de kişiye göre.

    arkadaşları arasında belirli bir saygınlığı olan, sevilen, genel anlamda iyi bir izlenim bırakmış, lakin meteliğe kurşun atan öğrenci kardeşimiz, maddi durumunu biraz da olsa düzeltebilmek için çekirdek satmaya başlar. az ya da çok, kazandığı kardır yanına nasıl olsa. arkadaşlarına çaktırmamaya çalışır, ama biraz dikkat edenler anlayacaktır maddi sıkıntı çektiğini. anlayanlar da nasıl olsa görmemezlikten geleceklerdir büyük ihtimal. memlekette yaşamaya devam eden ailesi, gönderdikleri parayı yetiyor sanıyorlardır belki de. ah be bey amca, keşke yetse de oğlun çekirdek satmak zorunda kalmasa. hayat, gerçekler...

    belli etmemeye çalışır arkadaşlarına maddi sıkıntı çektiğini. onlar gibi olmaya çalışır ama çoğu zaman hep bir bahanesi vardır nasıl olsa, inandırdığı ya da inandırdığını zannettiği yalanları. zaten biraz dikkat edenler anlar ne durumda olduğunu, görmemezlikten gelirler çoğu zaman.

    - oğuz, konsere geliyorsun değil mi?
    + yok be olum, ben manitayla buluşacağım o saatte.
    - onu da al gel, hem konsere gelmiş olursunuz, hem beraber.
    + romantik ortam planlıyorum olum, başbaşa.
    - iyi hacı sen bilirsin. hadi görüşürüz.
    + görüşürüz.

    gibi, her defasında kaçamak cevaplar, benzer diyaloglar. bilet parası mı? ne gezer. manita mı? oğuz, alem adamsın. sen de sevgili he, güldürme beni. gider parkta oturursun o saatlerde boş boş. çekirdek satarsın belki o saatte. hem değişiklik olur. arkadaşların eğlensin coşsun, sen böyle içten içe kahrol. paranın gözü kör olsun değil mi? ama seni karşıdan gören hiçbir şey anlamasın. yakınında olduğun insanları kastedmiyorum, yabancılar, tipine bakıp kendi kendine senin hakkında düşünce çıkaranlar, akıllarının ucundan geçmiyor biliyor musun senin bu durumun? çok iyi bir oyuncusun.

    evet, durum biraz da olsa özetlendi sanırım. ama şuanlık oğuz gibi mecburi yalan atmaya ihtiyacımız yok çok şükür.

    ilkokul arkadaşımla hala görüşüyoruz. hiç aramız açılmadı o bu zamana kadar. o benim hatalarımı, ben onun hatalarını görmemezlikten geldim. hiç borç alıp vermeyiz birbirimize. biliriz arkadaşlığımızın biteceğini, zarar göreceğini çünkü. aynı sokakta olmasa da aynı mahallede oturuyoruz. 4-5 dakikaya normal tempoda yürüyünce kapılarının önüne varabiliyorum. o kadar yakın yani. sıkılınca çıkar gezeriz, dolaşırız herkes gibi. eğleniriz, bazen kafa dağıtırız. bilirsiniz işte, tipik insan davranışları.

    geçende, geçende dediğim 2 ay oluyor nereden baksan. bastım zile hadi gidiyoruz dedim. sorgu sualsiz giyinip çıktı. hadi tophane semalarına çıkalım da, ne zamandan beri görmediğimiz bursa manzarasını seyrederiz dedim. yoldan abur cubur, içecek falan alıp çıktık yukarı. ama o merdivenler genç bünyeyi de yoruyor be arkadaş. yukarıda manzara eşliğinde eski çocukluk anılarımızı konuşurken birkaç saatin geçtiğinin farkına varıp gitmemiz gerektiğini anladık. altıparmak'tan sallanırız yürüye yürüye. hem midye dolma yeriz yol üstünde. dediğimiz gibi de oldu. midye dolmanın dayanılmaz lezzetine kapılıp öküz gibi yemeye başladık. artık yeme işine durmamız gerektiğini anlayıp tekrar yürümeye başladık. birkaç metre gittik, kendi aramızda:

    - ne yedik be dimi?
    + aynen, ne pis boğazlıymışız aslında.
    - ama çok lezzetli şimdi, yalan yok.
    + orası öyle, bu kadar yediğimize göre.

    derken, kenarda oturmuş, önündeki ters çevrilmiş karton kutunun üstünde duran şeffaf şeker poşetleri içindeki çekirdekleri satmak için bekleyen, muhtemelen okuyan, hafif karizmatik, bizim yaşlarımızda ya da bizden daha büyük bir genç duruyor. ama yüzünde bir hüzün var. tam biz geçerken:

    "çekirdek var abi, çekirdek alır mısınız?"

    onun çekirdek satmasına değil, istemese de, mecbur kaldığı için bize "abi" demesini çok içerledim. hani hüzünlü bir parça dinleyip, tüylerinizin diken diken olduğu o an gerçekleşti sanki. birkaç saniye önceki, tavana vurmuş moralimin kafasına balyoz indi. hiçbir tepki vermedim, daha doğrusu vermedik. yanından geçip gittik. her ne kadar onun yararına çekirdek alacak ta olsam, alış-veriş sırasında oluşan duygu karmaşası aklıma geldi ve bir davranışta bulunamadım o an, sanki yardım etmek isteyen kolları bağlı biri gibi...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük